Mısır’da, Tunus’da, Sudan’da ve Libya’da başlayan halk hareketlerini Ortadoğu’nun uyanışı olarak görmediğim için üzgünüm. Ama dün Irak’da başlayan işgali demokrasi adına selamlayanların bu gün Daru’s-Selam’ın nasıl bir korku şehri haline geldiğini göremediklerini de hatırlatmak isterim. Aynı şekilde Libya’da, Sudan’da, Bahreyn’de ve Suriye’de yaşanan katliamları özgürlük, demokrasi adına görmezden gelmemizi bizden hiç kimse isteyemez.

Ortadoğu’da birileri barış ve demokrasi geliyor diye halay çekerken bir yanda da kardeşin kardeşi katlettiği, ırzına geçtiği, evini yağmaladığı bir cehennemi yaşıyoruz. Kabileler arası fitne tohumları, toplumlar arası kin ve mezhepler arası intikam hırsı her tarafa sinsi bir biçimde yayılıyor. Özgürlük adına sokağa dökülenler de, onu bastırmak için devlet gücünü kullananlarda bu hırs, kin ve intikam duygusu ile birbirinin gırtlağına sarılıyor.

Kişisel iktidar uğruna ülkesini, halkını satan liderler ve siyasi gelecek vaadine kanıp devletini satan yöneticiler, bu şiddet sarmalının toplumlarını ve tüm coğrafyayı nasıl bir fitnenin kucağına attığını göremeyecek kadar körleşmişler. Bu şiddet ve fitne tohumları ile Ortadoğu’da artık ülkeler eski güvenlikli modellerini yitirmekteler. Asıl önemlisi olan Ortadoğu’da artık güçlü milletlerin kuracağı ulus devletlerin sonuna gelindiğidir. Bu kan, intikam ve fitne tohumlarından sonra Ortadoğu’da birbirine karşı güven duyan toplumlar kalmamış gibidir. Kime güvenebilirsiniz? Kime kardaşım diyebilirisiniz? Suriye’de yaşanan son katliamlara bakın, sokakta öldürülen çocukları görün ve şimdi şu soruyu sorun kim bu caniler? Kendi kardeşi, halkı, ümmeti.

Irak’la başlayan süreç Ortadoğu’da barışı imkânsız kılmıştır. Birileri bunun tersini söylese de benim kanaatim Ortadoğu’da parçalanan her devlet kardeşliği ve barışı biraz daha geciktirecektir. Ülkeler küçük şehir devletlerine bölünerek Batı yanlısı kabileler, güvenli bölgeler kurulacak ve devletler parçalanacaktır. Batı’da ulusdevletler güçlenerek kendilerini tahkim ederken Ortadoğu’da bu artık imkânsız gibidir. Bizi de muhtemelen etkileyecek bu süreçte gelecek kentlerin ve özel güç merkezlerinindir. Irak’ın Kuzeyinde uygulamaya konan bu proje tüm coğrafyaya yayılacaktır.

Çoğu zaman özel-kamu karışımı bir hibrit sistemle, özel güvenlik güçlerince güvenliği sağlanmış, büyük şirketlerce finansa edilen bir yapı yaygınlık kazanacaktır. Örneğin Afganistan uluslararası örgütlerden, özel şirketlerden, Kabil’deki hükümetten ve yerli bir zorbadan oluşan bir ittifak tarafından yönetilmektedir. Afrika’da ve başka yerlerde de kullanılan bir yeni ortaçağ modelidir bu.  Bu model bu gün özellikle öncelikle Ortadoğu’da uygulamaya geçilmiştir.

Batı dünyasında uzun süredir ulus devletler ile ululaşırı güçler arasındaki çatışma son ekonomik krizlerle askıya alınmış ve yenidünya düzeni daha öncede olduğu gibi önce eski sömürgeler üzerinde denenmeye başlanmıştır. Özellikle enerji bölgeleri ve ekonomik açıdan önemli alanlar, dünya ticaretinin geçiş bölgeleri güvenlikli bölgeler haline getirilecek çok uluslu ve kabile toplulukları tarafından yönetilecektir. Böylece çatışma alanları yeni güçler için sürekli kâr getiren bir piyasaya dönüştürülmüş olacaktır.

Üzülerek bir kez daha söylemek zorundayım ki artık Ortadoğu’da barışı düşlemek çok zordur. Güvenli küçük site devletleri ve bölgeleri ile ayrıcalık kazanmış kabile devletleri kapımızdadır. Bu nedenle her küçük ayrıntı bir çatışma alanı olarak büyütülecek, dinsel ve mezhepsel farklar derinleşecek, sokak çatışmaları yayılacaktır. Şimdi Suriye tamam. Yarın sıra nerede dersiniz?
http://www.turkocagi.org.tr/modules.phpname=Yorumlar&pa=showpage&pid=718