“Sovyetler Birliği Yüksek Şurası Başkanlığı’na,
Taşkent şehri Oktabr Rayonu İcra Komitesi İçişleri Şubesi’nce adıma verilmiş olan Seri IV- HO C. 653039 sayılı pasaportumu iade ederek Sovyet vatandaşlığını reddettiğimi bildiririm.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan akrabalarımın 1975 ve 1978 yıllarında adıma gönderdikleri davetiyelerin suretlerini de ekte sunuyorum; Sovyetler Birliği’ni terk edip gitmeme müsaade etmenizi diliyorum. Sovyet vatandaşlığını reddetmem, 1783 yılında Rusya’nın cebren zapt ettiği ve halkının büyük kısmının yok edildiği ve kalanlarının da 1944 yılında sürgün edildiği öz milli yurdum Kırım yarımadasını reddettiğim anlamına gelmemelidir. Dünyanın neresinde bulunursam bulunayım, halkımın öz vatanı olan Kırım’a dönebilmesini ve üzerindeki hükümranlık hakkını yeniden kurabilmesini talep etmekten vazgeçmeyeceğim. Ben, Kırım Tatar halkının millî hareketine ve insan haklarını koruma davasına katıldığım için mahkemelere verildim ve açıkça yalan ve iftiralarla dört kere mahkûm edildim. Sovyet hapishanelerinde ve kamplarında sekiz yıldan fazla kaldım ve bu sırada bir yıl açlık çekip bodrum hücrelerinde yattım. 1977 yılı Aralık ayında mahkûmiyet süremi tamamlayıp çıktıktan sonra, memleketin kanunlarına aykırı olarak haksız şekilde hakarete uğradım, yaşama yerimi ve hatta oturacak evimi seçme hakkım aşağılık şekilde elimden alındı. Zorla yerleştirildiğim evim dinleniyor, kanunsuz şekilde girilip aranıyor, polisler gece baskın yapıyor; bu durum benim ve evlerinde kaldığım ve hiçbir suçları olmayan akrabalarımın hayatlarını tahammül edilmez hâle getiriyor. Hak aramaktan vazgeçmediğim ve sorumlu makamların istedikleri yaşam şartlarına dönmediğim takdirde beni yeniden hapishanelerin beklediği ve ömrümün sonuna kadar oralarda kalacağım bana sık sık hatırlatılıyor.
29 Aralık tarihinde biten nezaret altında kalma süremi üçüncü kez yeniden uzattılar ve beni, kardeşimin ve ailesinin müsaadesini almadan dört kişiden oluşan ailesinin küçük dairesine zorla yerleştirdiler. Şehirde ikamet kayıt ve ruhsatım (propiskam) olmadığından hiçbir tıbbi yardım alma imkânım da yoktur. Aynı sebepten herhangi bir işe girmek ve ekmek parasını kazanmak imkânına da sahip değilim.
Kırım’a gitmek müsaadesi istemem vesilesiyle bana polis dairesinde Özbekistan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nın 26 Nisan 1978 tarihli ve 221 sayılı anayasaya aykırı bir talimatını anlattılar. Bu talimata göre, Kırım Tatar milletine mensup kişilerin Kırım’a gitmeleri yasaklanmış. Hiçbir kanuni mesnedi olmayan bu talimatı protesto ederek Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesi’ne gönderdiğim itiraz ve şikâyetnamem mütalaa verilmesi dileğiyle aynı bakanlığa geri gönderildi.
Bakanlık, kanun gereğince meselenin esası hakkında yazılı cevap vermek mecburiyetinde iken sözlü tehditler göndermekle yetindi. Yakın akrabalarım ve bilhassa 80 yaşındaki hasta babamla görüşmek için dilediğim en kısa süreli bir müsaadeyi bile vermediler. Babam iki yıl evvel Kırım’a gitti ve bugüne kadar oraya gitmiş olan yüzlerce aile gibi, orada ikamet ruhsatı (propiska) alamadı; bu yüzden çeşitli takibata uğramakta ve zorluklarla karşılaşmaktadır. Bana Taşkent’ten 100 kilometre mesafede yaşayan kızımı dahi görme müsaadesi verilmiyor.
Sovyetler Birliği Başsavcılığı’na, Sovyetler Birliği Yüksek Şurası Başkanlığı’na ve bunlar gibi yüksek makamlara yerli idarelerin kanunsuz tutum ve işlemlerini şikâyet zımnında gönderdiğim dilekçelerim ya cevapsız kalıyor veya “mütalaa verilmesi dileğiyle” haklarında şikâyette bulunduğum idarelere veya şahıslara geri gönderiliyor. Bu mütalaaların sonuçları da yeni kanunsuzluklar oluyor. Hakkımda yapılan bu muamelelerin yukarıdan, daha doğrusu KGB’den gelen talimata göre yapıldığını bana açıkça söylüyorlar. Böylece ben memleket kanunlarının dışına itilmiş bir insan durumunda kalıyorum.
Yaşlı anne ve babamın, sürgünde yaşayan halkımın, akrabalarımın, dostlarımın ve yakınlarımın kaldıkları bir memleketten dışarı çıkma izni istemek benim için kolay bir iş değildir fakat kati ve keyfi bir idarenin hüküm sürdüğü, en iptidai medenî hakların ve insan haysiyetinin çiğnendiği şartlar içinde yaşamak da imkânsız hâle gelmektedir. Usulden olduğu üzere, herhangi bir bahane ile dışarı çıkma izni talebimin reddedileceğini tahmin ediyorum fakat her ne suretle olursa olsun beni Sovyet vatandaşlığından çıkarmanızı rica ediyorum. Vatansızlığı, hatta enterne edilmişliği, esir alınmışlığı, bunlara benzer başka durumları kendi öz kanunlarına saygı gösterilmeyen bir memleketin vatandaşı sıfatını taşımaya tercih ederim.
Kırım Tatarlarının engelsiz ve zorluksuz Kırım’a dönmelerine izin verildiği, onların millî ve medeni haklarını tanımayan ve çiğneyen açık veya gizli bütün kararnameler, emirnameler, talimatnameler hükümsüz bırakılıp yürürlükten kaldırıldığı takdirde, ancak ben Sovyet vatandaşlığından çıkma talebimi hükümsüz sayarak geri çekerim.”
22 Ocak 1979 Mustafa CEMİLOĞLU