Kısacası, Dışişleri Bakanı, ulusçuluk, yani milliyetçilik esasına dayalı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesini ve Anayasasını tanımadığını ilan etmiş oluyor.
***
Davutoğlu, “Suriye’deki gelişmeler kuzeyde Irak tipi bir Kürdistan bölgesinin kurulması ile sonuçlanırsa bu Türkiye’nin kendi Kürt meselesini nasıl etkiler?” sorusuna ise “Suriye’de bütün Suriye vatandaşlarını temsil eden mecliste bir araya gelinir ve karar verilir. Peki Türkiye’de böyle değil mi? Anayasa Komisyonu’nda Ak Parti hükümeti bu kadar büyük bir çoğunluğa sahip olmasına rağmen diğer bütün partilere dörder kişi eşit şartlarda temsil edilmeyi kabul etmedi mi? Ne talep ediyorsanız o komisyonda talep edersiniz” diye cevap verdi.
Bu durumda, Türkiye’deki Anayasa Komisyonu, PKK taleplerinin gündeme getirildiği yer olmuyor mu?
Davutoğlu yine “Size yakıştırılan Yeni-Osmanlıcılık da gençlik rüyanız mıydı?” sorusuna “Benim rüyamdı” dedi ve bu yolda yaptıklarını anlattıktan sonra, “Bunlara Yeni-Osmanlıcılık diyorlarsa bu onları bağlar, beni değil” diye cevap verdi.
***
“Gençlik rüyası”ndan hatırladım.. Geçenlerde Ahmet Davutoğlu’nun gençlik arkadaşlarından biri ile uzun uzun sohbet etme imkanım oldu. İstanbul Erkek Lisesi’nde beraber okumuşlar. Lisedeki ülkücülerin başkanı Ahmet Davutoğlu imiş. O zaman da çok okurmuş vesaire..
Peki ülkücülerin hedefleri arasında, cumhuriyetle birlikte kazanılan, Türk Milleti bilincine karşı, eskiyi, yani yıkılmış imparatorluğun bilincini savunmak var mıydı?
Demek ki Ahmet Davutoğlu bir dönüşüm geçirmiş ve oradan oraya savrulmuş.. Anayasa’daki “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” kabulü yerine, “Hayır, herkes, Osmanlı’daki gibi kendi etnik kökeni ile anılsın, Türk, Ermeni, Arap, Rum, Arnavut denilsin” anlayışını getirmek istiyor.
Şimdi Davutoğlu, milliyetçilik ile mi hesaplaşıyor yoksa kendi geçmişi ile mi?
Öyle ya, ülkücüler Osmanlı’nın ihtişamlı tarihini elbette gururla anar ama onların hedefi Türk Birliği değil miydi?
Tıpkı Ermeni sorunu gibi yabancıların var ettiği “Kürt sorunu” konusunda da Davutoğlu, “Kürt sorunu iki temelde ele alınabilir. Tarihin derinliğine kadar giden kadim birliktelik ve modern bir devletin eşit vatandaşları olma bilinci ve hakkı. Bugün ortak aidiyetimizin temeli bu iki esastır. Yani tarihdaşlık ve vatandaşlık” diye çözüm üretiyor. Peki, millet kimliği olmadan, vatandaşlık bağı ile ayakta durabilen bir devlet var mı?
***
Nitekim MHP’den tepkiler gecikmedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Erdem, “AKP iktidarının Türkiye’de cumhuriyetle hesaplaşma, devletle hesaplaşma gibi bir siyasi politika güttüğünü herkes biliyor. Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son dönemlerde yapmış olduğu açılım ve demokratikleşme anlayışı, Türkiye’de etnik ayrımcılığı körüklüyor. Böylece Türkiye’yi Yugoslavya’ya dönüştürme gayretlerinin içerisinde olduğu hissediliyor” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise “Karşımızdaki birinci tehdit, milletleşme sürecinin, alt kimliklere, geri sosyolojik formlara dönüş göstermesi halidir. Cumhuriyetin inşa edildiği milli devlet yapısına beylikler döneminden beri süregelen ve devlet çatısı altında olgunlaşan milletleşme cevherinin harabeye dönüşmesidir” derken AKP iktidarının bugüne kadar ne yaptığını özetliyordu.
Peki böyle bir AKP’ye destek verilir mi?