Sivil Toplum Kuruluşları’nın, insan refahının iyileştirilmesine yönelik aktif rolleri de bulunuyor. Toplum, hükümet ve devlet kuruluşlarını, belirli konularda buluşturan ve görüş alışverişi yapılmasını sağlayan STK’ lar, son yıllarda, her alandaki etkinlikleri ile de dikkat çekiyorlar. STK’ lar, toplumda oluşan tepkilerin esnetilmesinde de önem rol alıyor.
Eskişeir TÜRK OCAĞI Şubesi, bu örgütlerimizde biridir.Başkan, Sayın Prof. Dr Nedim ÜNAL rehberliğinde, 30 yıldır, Perşembe ve Pazar günleri, özellikle de Ramazan ayında, alanlarında başarılı akademisyenler, davet edilerek, gerçekleştirilen sohbetlerle, halkımızı, her konuda aydınlatıyorlar.
Eskişehir Türk Ocağı yönetimi tarafından, Pazar günü, düzenlenen konferansta, “ AKIL VE AHLAK” konusu işlendi. Konuk ise Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr.Sönmez KUTLU’ ydu.
Sayın Prof. Dr. KUTLU’ nun akıl ve ahlak üzerindeki aktardığı görüşleri değerlendirildiğinde, akıllı olmak, aynı zamanda ahlaklı olmaktır. O nedenle de akıl ve ahlak birlikte düşünülmelidir.
Ayrıca Kuran-ı Kerim, güzel ahlaktır.
İslam Dini, insanları, iyiye, güzele, doğruya yöneltmek için, Alllah’ ın, Pegamberimiz aracılığı ile bildirdiği, ilahi kuralların tümüdür. Güzel ahlâk ise, iyiye, güzele,doğruya yönelik tutum ve davranışlardır. Din ile akıl ve güzel ahlak arasında, sıkı bir ilişki vardır.
Dinde akıl ve ahlak insandan, iyi, güzel ve doğru davranışlarda bulunmalarını ve mutlu olmalarını ister. İslâm’a göre, din güzel ahlâktır. Allah ın Resullu, “Ben güzel Ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” sözü, bunu en açık bir şekilde belirtmektedir.
Güzel ahlakla ilgili, Kur’an’ı Kerim’de, pek çok ayet vardır.
Nitekim Cenabı Allah Yüce Kur’an’ı Kerim’de buyuruyor ki, “De ki: Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın anne-babaya iyilik edin yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında Allah’ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz. Yetimin malına o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah’ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.” Enam Suresi 151-152. Ayetler
Aklı olmayanın, dini de yoktur. Ayrıca akıldan yoksun olanlara, hiçbir sorumluluk yüklenemez.Mesela; namaz, oruç, zekât, hacc gibi, ibadetleri yerine getirebilmenin ilk şartı âkıl-bâliğ olmaktır.
İnsanlarda, tavrı davranış, düşünce gibi davranışlarına anlam kazandıran ve ilâhî emirler karşısında, sorumluluk altına girmesini sağlayan, şey aklıdır, Kur’an’da, akıl kelimesi kırk dokuz yerde ve hep fiil şeklinde geçmektedir.
Yine Kur’an’da, akıl; düşünmek, öğüt almak, ibret almak, cehaletten kurtulmak hidayete ermek, kâinattaki ve kendi içindeki hakikatleri anlamak, dilsiz, sağır, olmamak için, Kur’an’da, akla vurgu yapılmaktadır.
Geçmişte, bütün İslâm âlimleri, aklı, her alana hakim kıldılar. O yıllarda,İslam’ın ortaya koyduğu; “akli, pozitif ve deneysel ilmi metodoloji”, Batı ilmi uyanışının(Rönesans-Aydınlanma) kaynağını teşkil etmiştir.
Nitekim İbn-i Sina, tıp alanında, mikrobun varlığını keşfeden bilim adamı olup, 150 den fazla eser bırakmıştır bunlardan 17 tanesi tıp ile alakalıdır. Felsefe konularında kitaplar yazmış,. Tıp Kanunu kitabı 1000.000 kelimelik bir tıp ansiklopedisidir. Bu kitapları, tüm dünyada, ders kitabı olarak okutulmuş, okutulmaya da devam edilmektedir.
El Buruni ise astronomi, tarihçi, botanikçi, eczacılık uzmanı, Jeolog, şair, mütefekkir, matematikçi, coğrafyacı ve hümanist olarak çok yönlü çalışmış olan bir bilim adamıdır. Eczacılık Kitabı. Pi sayısı ve Trigonometri üzerine araştırmaları ile ün yapmıştır.
Batı ülkeleri, geçmişteki, İslam bilim ve medeniyeti sayesinde, modern bilim ve teknolojide, her alanda hızla ilerlerlediler. İslam dünyası ise akıl ve bilimi, gözardı ederek, zikir, şükür, tefekkür, ibâdet, hayır ve salih amelle muşgul oldular.Modern bilim ve teknoloji gelişiminden, İslam tarihinden ve dininden, habersiz, Müslümanlar, yapılan, yanıltıcı ve yönlendirici propagandalarla, kendi değerlerini unuttular. Sonuçta da İslam dünyası, akıl ve bilimden, uzaklaşmanın bedelini, bilim, teknoloji ve ekonomik alanında, çok ağır bir şekilde ödemişler ve ödemeye de devam etmektedirler. Nitekim 57 İslam ülkesinin üretimi, Almanya’nın, yarısı etmiyor.
http://www.istikbalgazetesi.com/haber.asp?sec=2&yazarid=273&newsid=190034