Tek Parti Döneminde İktidar-Halk Münasebetleri
Tek Parti Dönemi ve uygulamalarının demokrasiyi amaçladığı söylenemez. Asıl amaç, iktidarı elinde tutmak ve toplumu arzu edilen şekle dönüştürmektir. Siyasi hakların verilmesine rağmen vatandaşların farklı tercihlerine imkân verilmemiştir. Oy kullanma ve seçilme hakkınız var ama oy vereceğiniz ikinci bir parti yok… Bu ciddi bir çelişkidir. Kurulan her siyasi parti çeşitli bahaneler ileri sürülerek kapatılmıştır. 1945 sonrası çok partili hayata geçiş ise zorlayıcı iç ve dış nedenlerin bir sonucudur. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı sonuçlarından Türkiye ve Türk halkı da etkilenmiştir. Mevcut hükümet halkın ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır. Ülkenin bir totaliter görüntü sergilemesi dışarıdan hoş görünmemektedir. Bu ve buna benzer nedenlerle Demokrat Parti’nin kurulması ve yaşamasına müsaade edilmiştir.
Tarık Zafer Tuna’ya göre bu bir vesayet partisidir. Hukuki temeli yoktur. Kuruluş amacı gerçekleştikten sonra sahneden çekilmesi gerekir. Sina Akşin’e göre de Tek Parti yönetimi birçok Avrupa ülkesine göre daha demokratiktir. Mesela, Hitler, Mussolini, Stalin, İspanya’da Franco, ve Portekiz örneği.
Tek Parti yönetimi, ekonomik alanda önemli gelişmeler kaydetse de halkın refah seviyesinin iyileştirilmesinde önemli bir başarısı olamamıştır. Milli Mücadele sonrası yıkım, 1929 Dünya Ekonomik Krizi ile İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz sonuçları ekonomik gelişmeyi zorlaştıran unsurlardır. Altyapı ve sanayileşmedeki önemli atılımlara rağmen istikrarlı bir ekonomik model geliştirilememiştir. Karma ekonomik modelin devreye sokulması bile beklenen sermaye birikimini sağlayamamıştır. Denk bütçe ve dış borçlanmaya karşı mesafeli duruş gerekli olan sermaye hareketini sağlayamamıştır.
Tek Parti yönetiminin bir başka amacı da modern insan tipini yetiştirmekti. Özellikle kadının toplumdaki yerinin yeniden belirlenmesine yönelik çalışmalara büyü bir önem verilmiştir. Cumhuriyet Baloları ile Güzellik Yarışmaları bu amacın gerçekleşmesine yönelik en ilginç örneklerdir.
Kadın –erkek eşitliğine yönelik yasal düzenlemelerle bu süreç hızlandırılmıştır.
Atatürk’ün ölümünden sonra halkın talepleri ve görüşleri hiçe sayılmış, Türk Milleti adeta yok sayılarak askeri ve bürokratik bir anlayış hâkim olmuştur. İsmet Paşa, bu yeni anlayışın temsilcisi ve tek yürütücüsüdür. Tek Parti döneminde yaşanan ve tartışma konusu olan bazı olaylar (Şeyh Şait, Dersim İsyanı, Menemendeki Kubilay Olayı ile Atatürk’e suikast girişimi vs) karşısında devletin aldığı tutum ve aldığı tedbirler, sonuçları günümüze kadar uzanan sosyal yaraların açılmasına neden olmuştur. Atatürk döneminde bir nebze sağlanan iktidar- halk kaynaşması, İsmet PAŞA döneminde tamamen ortadan kalktı.
Tek parti yönetimi homojen bir yapı değildir. Özellikle ekonomi ve dış politika konularında çeşitli fikir ayrılıkları yaşanmıştır. Bu ayrılıklar nedeniyle, 1937 yılında Ebedi Şef ile Milli Şef’in yolları ayrılmıştır. Parti içinde de çeşitlik hizipler oluşmuştur. İş Bankası yanlıları ile İsmet Paşa arasındaki çekişmeler, Kapatılan Türk Ocağı yanlıları ile karşısında yer alanlar, Kadro hareketi ile Ülkü gruba arasındaki kıyasıya mücadele bunlara örnek gösterilebilir. 1932-33 yıllarında Mahmut Esat Bey’in parti içindeki mason yapılanmayla ilgili kıyasıya mücadelesi mason derneklerinin kapatılmasıyla sonuçlanmıştır.’dedi.Program çay ikramı ve soru cevapla tamamlanmış oldu.