Cengiz Dağcı ele alındı. Ömrünü Kırım Türklerinin vatanlarına dönüşlerini anlatmaya adayan,hatıralarında “Ben yalnızca Kırım’ın yazarı değilim ama Kırım’ın faciasını bütün gerçeği ve içtenliğiyle yalnız ben yazabilirdim” diyebilen büyük mütefekkir yazar Cengiz Dağcı’yı anlatan Prof.Dr.İbrahim Şahin Özetle şunları söyledi;
Cengiz Dağcı ve Kırım Türklüğü
‘’Cengiz Dağcı (9 Mart 1919-Gurzuf-21 Eylül 2011- Londra) kendi ifadesiyle Tatar asıllı Türk romancısıdır. Gurzuf’ta doğmuş olmakla birlikte, o üç yaşında iken ailesi Kızıltaş’a taşındığından Kızıltaş’ta büyümüştür. Ancak 1930’lu yılların başında Stalin dönemi Sovyetlerinde, “Yejov” terörü yıllarıdır. Köyler boşaltılmakta, köylerinde çiftçilikle uğraşan kırım Tatarlarının arazilerine Kolhoz adına devlet el koymakta ve Tatar köylüleri sürülmektedir. Cengiz Dağcı’nın ailesi de Akmescit’e sürülenlerdir. Dağcı, Akmescit (Simferepol) ‘te orta tahsili tamalar. Ancak 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine askere alınır. Sovyet ordusu saflarında teğmen rütbesiyle görev yaparken, Almanlarla Sovyet ordusu arasındaki ilk çarpışmalarda Dağcı Almanlar tarafından esir alınır. Dağcı’nın bundan sonraki hayatı, uzun zaman esir kamplarında geçer. Uman ve Kivograd esir kampları, Almanların, esir aldıkları Sovyet ordusu mensuplarını tuttukları kamplardır. Ancak 1942-1943 senelerinde, Almanlar, Sovyet ordusunda görev yaparken kendilerince esir alınan Müslüman Türklerden “Türkistan lejyonu” adını verdikleri bir birlik teşkil ederler. Türkistan’ı kurtarmak vaadiyle kurulan bu lejyonları Sovyet ordusuna karşı kullanacaklardır. Cengiz Dağcı gibi bir çok Türk ve Müslüman esir bu lejyonlarda görev alır. Savaşın sonuna doğru, Alman ordusunun mağlubiyeti kesinleştiğinde lejyonlar dağılır ve Cengiz Dağcı da Polonya’ya kaçar. Polonya’da, daha sonra evleneceği eşi Regina ile tanışır ve birlikte Avrupa’ya kaçarlar. Savaş sonrası Avrupa’sında 1945’te, Avrupa’da kurulan mülteci kamplarında kalır. 1946 yılında ise, eşi ve küçük kızı ile birlikte Londra’ya geçer. Dağcı’nın Londra yılları yalnızlık ve yoksulluk içinde geçer. Soho lokantalarında bulaşıkcılık yapar. Yıllar sonra kendi lokantasını açacaktır.
Dağcı’nın edebiyatla ilişikisi Akmescit’te, henüz bir orta mektep öğrencisi iken başlamıştır. İlk edebi ürünleri şiirleridir. Ancak daha sonra ilk uzun hikayesi Yangın’ı yazar. İkinci Dünya savaşı senelerinde ise, hem cephede hem esir kampında, romanlarının müsveddelerini hazırlar. Londra’ya yerleştikten sonra, Türkiye Türkçesi ile elindeki müsveddeleri yeniden yazar ve bu müsveddelerden Arkadaşım maksut adını taşıyan roman denemesini, Türkiye’deki birkaç yayıncı ile beraber Yaşar Nabi Nayır’a da gönderir. Dağcı’nın romanıyla sadece Yaşar Nabi Nayır ilgilenir. Yaşar Nabi Nayır, Cengiz Dağcı’ya, Arkadaşım Maksut adlı mesveddeleri okudğunu, beğendiğini, ancak biraz kısa bulduğunu, biraz daha genişletirse, roman olarak yayınlamak istediğini bildirir. Dağcı, Yaşar Nabi’nin bu mektubu üzerine ilk iki romanını gönderir. Sadık Turan’ın Hatıraları I-II. Bu roman Korkunç yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam başlıklarıyla çıkar. Böylece Cengiz Dağcı’nın Türkiye’deki edebiyat hayatı başlamış olur.
Cengiz Dağcı 21 Eylül 2011 tarihinde Londra’da vefat etti. Cenazesi Türk Dışişleri Bakanlığının gayretleri ile Londra’dan alınarak Kırım’ın Kızıltaş köyüne defnedildi.’’dedi.Program cay ikramı ve soru cevapla tamamlandı.
fotograflar için: http://www.facebook.com/turkocagieskisehir?ref=tn_tnmn