Eskişehir Türk Ocağı’nın düzenlediği Perşembe sohbetlerinde bu hafta 12 Eylül Darbesinden sonra görülen “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının” kaleme alındığı DAVA’NIN DAVASI kitabı konuşuldu. Sohbete, kitabın yazarları Mahir Durakoğlu ve Raşit Demirtaş da katıldı.    

Yazarlar kitabın yazılış öyküsünü anlattıktan sonra, Türk Milliyetçilerinin 12 Eylül (1980) darbe döneminde Mamak Cezaevinde yaşadıkları ve MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında verdikleri onurlu mücadeleyi anlattılar.

Yargıtay Cumhuriyet Savcılığından emekli, yazar Mahir Durakoğlu sohbetinde, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının hukuki olmaktan ziyade, Türk Milliyetçiliğini ve milliyetçileri suçlamak üzere kurgulanmış bir dava olduğunu ortaya koydu. Darbecilerin ve Savcı Nurettin Soyer’in ön yargılarıyla iddianame oluşturulduğunu, hukuk dışı uygulamaları anlattı.

Durakoğlu sohbetinde; savcılık karakolunun MHP ve Ülkücülere düşmanlığıyla tanınan polislerden oluşturulmasını, usulsüz aramaları, akıl almaz işkencelerle alınmış ifadelerle iddianame yazıldığını, Hakim heyetinin ön yargılarını, yargılama sürecinde yapılan usulsüzlükleri de ortaya koydu. Sohbetinin sonunda Av. Şerafettin Yılmaz’ın yazdığı (Av. Galip Erdem, Av. İsmail Hakkı Yılmaz’ın katkı verdiği) 1454 sayfalık tarihi savunmanın Türk Milletinin, sanıkların ve Mahkeme heyetinin huzurunda okunması gerekirken bunun dahi esirgendiğini anlatarak sözlerini bu savunmanın şu paragrafıyla bitirdi:

               “Bu davanın sanıkları sadece devletlerinin yaşaması ve milletlerinin bekası için çırpınan milliyetçilerdir. Çünkü bu davada yargılanan sadece şahıslar değil Türk Milletinin mukaddesleridir, Türk Milliyetçiliğidir… Bu dava açılmakla Kuva-yı Milliye ruhu baltalanmıştır. O ruh ki bugün de yarın da milletimize lâzım olacaktır.”

               Yazar Raşit Demirtaş ise MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının insani boyutunu anlattı. Kitapta, Ülkücülerin o günlerde yaşadığı dehşeti yeni nesillere yazıyla bile olsa yaşatmaktan çekindiği için detaylı olarak yazamadığını; sanıkların göz altına alındıkları an başlayan akıl almaz işkenceleri, C 5 adlı cehennem karakolunda yaşanan vahşeti, kafes denen cehennemi, koğuşlarda, hücrelerde, zindanlarda maruz kalınan sürekli işkenceden sadece sembolik örnekler vererek yazabildiklerini anlattı.

               Türk Milliyetçileri Mamak’ta bunları yaşarken, dışarıda milliyetçi avukatların arkadaşlarını savunma amacıyla yaptığı takdire şayan gayretlerini anlatan Demirtaş; “ancak kısa bir zaman sonra bu samimi gayretler azaldı, mahkemeleri ancak bir elin parmakları kadar fedakâr avukat takip edebildi. Ancak, davaların tamamını takip edebilen tek bir büro olduğunu, Av Şerafettin Yılmaz’ın bürosunun imkansızlıklar içinde fedakârane çalışmalarını ortaya koydu. 

               “Büronun hukuk kanadı dışında Galip Erdem’in yürüttüğü ülkücü sanıklara ve ailelerine yardım eden bir sosyal kanadı da vardı.” diyen Demirtaş Galip Erdem’in insanüstü yardım faaliyetini anlattı.  

               19 Ağustos 1981 günü duruşmaların ilk gününü, o diriliş gününü, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının 587 sanığının okuduğu duygu dolu, İstiklâl Marşı ile destanî bir dik duruş hikayesine çevirdiklerini anlatan Demirtaş; duruşmaları mahkeme heyetinden önce Ülkücü gençlerin açtığını ve o onurlu dik duruşun yedi yıl sürdüğünü söyledi. 

               Demirtaş sözlerini Alparslan Türkeş’in şu sözüyle tamamladı: “Böyle bir dava ancak düşman tarafından işgal edilmiş bir ülkede açılabilirdi.”  Büyük bir topluluğun takip ettiği toplantının sonunda sorulan çok sayıdaki soru ve cevaplardan sonra yazarlar kitaplarını imzaladılar.  Kitapların imzalamasından sonra Şube Başkanımız Prof. Dr. Nedim Ünal’ın şükran beratı takdimi ile gece sona erdi. https://www.youtube.com/watch?v=IuWhV5HJc9c&t=1s&ab_channel=ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0RT%C3%9CRKOCA%C4%9EI

https://www.eskisehirturkocagi.org/album/