Eskişehir Türk Ocağı geleneksel Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Ali Ahmetbeyoğlu idi. “Ata Yurdumuz Doğu Türkistan’da Neler Oluyor? ” başlıklı konuşmasında sayın Ahmetbeyoğlu özetle şunları söyledi:
Asyanın Kalbi Doğu Türkistan
Uygur Türklerinin öz vatanı olan Doğu Türkistan; “Asyanın kalbi” olarak adlandırılan Türkistan’ın beş kısmından biri olup kuzeyde Rusya, batıda; Batı Türkistan’ı teşkil eden Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, güneyde; Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Tibet, doğuda; Çin ile kuzey-doğuda Moğolistan ile çevrilidir. Doğu Türkistan, Türklüğün ana vatanı, Türk medeniyet ve kültürünün kaynağıdır. Orta Asya’da oldukça stratejik konuma sahip olan Doğu Türkistan “Tarihi İpek Yolu”nun kavşak noktasındadır. Çin için çıkış kapısı ve Avrasya’ya yönelik hakimiyet tesis etme düşüncesinin kilit yeri olan bölge 1.828.418 kilometrekare yüzölçüme sahip olup bugün tamamıyla işgal altındadır.
Zengin Ülke, Sefalet Mahkum Edilmiş Halk
Çin zulmü ve esareti altındaki Doğu Türkistan coğrafyası; petrol, volfram, altın, gümüş, platin, kömür ve uranyum gibi stratejik hammaddeler ve sayısız yeraltı, yerüstü kaynaklarına sahiptir. Çin genelinde 148 çeşit madenin 124’ünün çıkarıldığı Doğu Türkistan, Çin’in petrol ve doğal gaz alanındaki en stratejik bölgesi haline gelmiştir. Ekonomik imkanları yeterli olmasına ragmen Çin Devleti’nin sömürü politikaları ile uzun süredir devam eden ve son zamanlarda hızlandırılan göç politikası nedeniyle Çinli nüfusun hızla artması Doğu Türkistan’da açlık ve sefalete yol açmış, işsizlik çoğalmıştır. Bu gün 900 çeşit ürünün yetiştiği bölgede, 195 milyon hektar ekilebilir toprak bulunmasına rağmen kişi başına sadece 990 metrekare toprak verilmiş, yer parası, su parası adı altında çeşitli vergiler ve ektikleri mahsulün % 20 sini devlete teslim etme, geri kalanını da sadece devlete ve bedelinin çok altında satma mecburiyetleri sefaleti artırmıştır.
Kızıl Çin yıllık milli gelirinin % 40’ını Doğu Türkistan’dan temin ettiği halde, Uygur Türkleri yoksulluğa mahkum edilmiştir. % 80’i açlık sınırında olan Doğu Türkistan’daki Türkler zaruri ihtiyaçlarını karne ile temin etmektedirler. Kadim bir Türk şehri olan Urumçi’de bile 200 bin endüstri işçisinin sadece % 10’u Türklerden oluşmaktadır. Uygur Türkçesi anayasada olmasına ragmen eğitim dilinden çıkarılmakta, sağlık ve eğitim hizmetlerinden bölge halkı çok sınırlı olarak faydalanabilmektedir. Çinli nüfusun % 95’i sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanırken bu oran Türkler için % 12 civarında kalmaktadır.
Çin Zulmü Sınır Tanımıyor
Türk bilim adamları ve yazarların milli, dini ve tarihi konularda eser yazmaları “bölücülük ve milliyetçilik yapmak ve bu suretle Çin’i parçalamaya çalışmak” suçlaması ile engellenmektedir. Doğu Türkistan’lı tarihçi Prof. Dr. Turgun Almas, Çin kaynaklarına gore yazdığı “Uygurlar” kitabını yayınladıktan sonra göz altına alınmış, kitabı toplatılmıştır. Psikolojik baskılara ve gözaltılara tahammül edemeyen yazar bir sure sonra kederinden vefat etmiştir. Türk örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri, Türk mitolojisi, Nevruz bayramı, Meşrep, düğün törenleri, binlerce yıllık ata sporumuz oğlak vb. Türk kültür ve medeniyetinin temel ögeleri olan etkinlikler “Milli böllücülüğü çağrıştıran faaliyet” olarak kabul edilip yasaklanmıştır.
Hakaretli yaşamdan sadakatli ölüm yeğdir
Dini, milli, kültürel köklerinden koparılmak ve etnik soykırıma tabi tutulmak istenen Uygur Türklerinin nüfusu control altında tutulmak adına bebek cinayetlerine kadar uzayan bir vahşet politikası uygulanmaktadır. Son zamanlarda meydana gelen olaylarda Uygur Türklerinin tahammül hududu zorlanmıştır. Nitekim Haziran başlarında Yarkent’de Çinli bir öğretmen 23 Uygur Türkü kız çocuğuna cinsel tacizde bulunmuştur. Bu hadis sıcaklığını korurken 23 Haziran 2009’da Guandong Eyaleti Şaoguan şehrinde bir oyuncak fabrikasında çalışan Çinli işçiler Uygur genç kızlarına sarkıntılık etmişlerdir. Daha sonra organize vaziyette gelen binlerce Çinli, altı yüzden fazla Uygur işçisinin kaldığı fabrika yatakhanelerini basarak yirmiden fazlasını öldürmüşlerdir. Katliamın akabinde başta Urumçi olmak üzere bütün Doğu Türkistan’da 5 Temmuz 2009 olayları patlak vermiştir. “Hakaretli yaşamdan sadakatli ölüm yeğdir” noktasına gelen Uygur Türkleri zulme baş kaldırmıştır.
Neler Yapılmalı?
Herşeyden evvel akan kan, yargısız infazlar ve vahşet durdurulmalıdır. Doğu Türkistan Türklüğü için Çin anayasasında “Özerklik” statüsünde yazılan fakat asla uygulanmayan haklar verilmeli, insanca yaşamaların sağlanmalıdır. Devam eden Çin göçmen akını durdurulmalı, nükleer denemelere son verilmelidir. Özgürce seçme seçilme ve seyahat hakkı tanınmalıdır. İnfaz, tedhiş ve teröre son verilmeli, dış dünyayla irtibatı kesilen ve adeta kapalı hapishaneye dönen Doğu Türkistan’da acilen iletişim araçları açılmalı. Gök bayrakla al bayrağın aynı hilal ve aynı yıldızı temsil ettiği Türkiye ile Doğu Türkistan coğrafî olarak uzak olsa da bu uzaklık; tarih, dil, din ve kültür birliğimize engel değildir. Bugün Doğu Türkistan’da yaşananlar Türkiye’nin ve Türklüğün kader imtihanıdır. Doğu Türkistan davasına sahip çıkılmalı ve unutulmamalıdır ki, Türk ve İslam dünyasının her bakımdan güçlü olmasına çalışmak, emperyalist devletler karşısında Türkiye’nin farkını, küresel ağırlığını göstermesi için olmazsa olmaz şarttır.
Ahmetbeyoğlu’nun sorulara verdiği cevapların ardından sohbet, Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın teşekkür konuşması ile sona erdi.