Eskişehir Türk Ocağı tarafından 35 senedir yürütülen Perşembe Sohbetlerinde bu akşam “Milli Mücadelemizin 100. Yılı” Eskişehir Türk Ocağı’nda konuşuldu. Milli Mücadelemizin Zafer yılı 1922’nin 100. Yılı sona ererken 1918-1922 Mütarekesen Mücadeleye ve zafere geçiş Eskişehir Türk Ocağında konuşuldu. Marmara Üniversitesinden Prof. Dr. Ali Satan ve Osman Gazi Üniversitesinden Doç. Dr. Volkan Marttin’in katıldığı Ocak binasında yapılan toplantıya meraklı, ilgili ve heyecanlı her yaştan Eskişehirliler katıldılar.

Prof. Dr. Ali Satan Özetle;

100. Yılda hala milli mücadeleye dair yapılması gereken çok iş olduğunu, tarihçilerin bu eksikleri tamamlamak, yapılan işleri de eleştirel bir gözden inceleyerek yeni yaklaşımlar getirmeleri gerektiğini söyledi. Askeri arşivin Cumhurbaşkanlığı Arşiv dairesine intikalinin çalışmaları kolaylaştıracağını, Türk Dışişleri Bakanlığı arşivinin açılmasının çok memnuniyet verici olduğunu söyledi. Milli Mücadele’nin topyekûn savaş tanımına en uyan mücadele olduğunu söyleyen Ali Satan, Türk milletinin her kesimi, her birimi bu harbe iştirak etmiştir. Zafer asker sivil tüm milletindir dedi. Ali Satan, Harbin örgütlenmesi, lojistiği vb konuların daha harbi umumi zamanında İttihat ve Terakki İdarecileri tarafından alınan tedbirlerle başladığı, İttihat ve Terakki taşra teşkilatının mücadelede önemli rol oynadığı ama süreci sadece ittihaçı hareketi görmenin de doğru olmadığını söyledi. Gençleri tarih ve kültürümüzle buluşturmak için yaratıcı fikirlere ihtiyaç olduğunu vurgulayan Ali Satan, Türk Ocağı ve benzer STK, dernek ve vakıfların gençlere yönelik çalışmalarının artarak ve çeşitlenerek devam etmesinin önemini hatırlattı. Doç. Dr. Volkan Marttin, Eskişehir bölgesinde yaşanan işgaller ve işgale karşı mücadeleler hakkında çarpıcı bilgiler vererek Milli Mücadelenin kader şehrinin Eskişehir olduğunu vurguladı…

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve ESOGÜ ATAM Müdürü Doç. Dr. Volkan Marttin yaptığı konuşmasında özetle;

“Kimi tarihçilere göre Millî Mücadele’nin tüm yükünü çekmiş olan Eskişehir, konumu ve iç dinamikleriyle Osmanlı Devleti’nin son döneminde öne çıkmış yerleşimlerden biridir. Bunda üç öğe belirleyici olmuştur. Bunlardan ilki Anadolu-Bağdat Demiryolu’nun yapımı aşamasında kurulan daha sonra Eskişehir Cer Atölyesi adına alacak 1894 tarihli fabrika gibi küçük ölçekli üretim yerleriyle sanayileşmenin görülmesidir. İkincisi, Eskişehir’in yıllar boyunca aldığı göçler sayesinde ortaya çıkan işgücü ve emek potansiyelinin kalkınmada etkili olmasıdır. Son olarak da demiryolu başta olmak üzere ulaşımın kolaylaşmasıdır. Bu özellikleri ile Eskişehir Millî Mücadele’de adından sıkça söz ettirmiştir. Millî Mücadele’de Eskişehir’i ele alırken dört boyuttan söz etmek mümkündür. Birinci boyutu, stratejik konumu nedeniyle yaklaşık 400 gün sürecek İngiliz işgali oluşturmaktadır. İngilizlerin işgali sırasında zaman zaman şehirdeki Osmanlı subay ve askerleri ile halka kaba davranışlar sergileyen İngilizlerin Eskişehir’deki İstanbul hükümeti taraftarlarıyla Kuvayı Milliye arasındaki çekişmeye karışmadığı görülmektedir. İkinci boyut, az önce ifade edildiği gibi Eskişehir’in bir çekişme sahası haline gelişmesidir. Eskişehir’de yere yönetici Hamdi Bey’in Kuvayı Milliye’yi “huzur bozucu faaliyetler” olarak tarif etmesi, Kuvayı Milliye’nin çalışmalarına engel olmaya çalışması bu çekişmeyi hararetlendirmiş, nihayetinde 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’nın tanımadığı Birinci ve İkinci Eskişehir Harekâtı ile önce Kuvayı Milliye’nin Eskişehir’de etkili olması sağlanmış, daha sonra İngilizlerin işgalinin son bulmuştur. Üçüncü olarak Eskişehir ve çevresinde gerçekleşen muharebelerden söz edilebilir. Burada İnönü Muharebelerinin Eskişehir Muharebesi olarak gazetelerde yer aldığı, bütün bu muharebelerde “Eskişehir melhamesi (kan gölü)” ifadesinin kullanıldığı görülmektedir.    Eskişehir’deki yerel yönetimin Osmanlı hükümetleriyle uyumlu çalışması oluşturmaktadır. Muharebelerin ortaya koyduğu manzarada Eskişehir’in Yunan işgaline düşmesi ise dördüncü boyutu oluşturmaktadır. Yunan işgali de yaklaşık 400 gün sürmüştür. Yunanlıların Eskişehir ve çevresinde halka zulüm yaptıkları, hırsızlık ve yağmada yarıştıkları görülmektedir. Nihayet 2 Eylül 1922 günü Türk ordusunun kahraman askerleri Eskişehir’imizi Yunan işgalinden kurtarmışlardır. Ancak kurtarılan Eskişehir’in bir harabe döndüğünü, Yunanlıların kundaklama eylemleri nedeniyle şehrin çeşitli kesimlerinde yangınların çıktığını söylemek mümkündür. İnsanları öldüren, yaralayan, ırzına tecavüz eden Yunanlılar, geride büyük bir can ve mal kaybı bırakmışlardır. Tüm bu kötü durum karşısında Eskişehirliler canla-başla çalışarak, yaralarını sararak Atatürk’ün de konuşmasında vurguladığı gibi Eskişehir’in örnek bir Cumhuriyet kenti olmasını sağlamışlardır.” demiştir.

Soru ve cevaplardan sonra ilgiyle takip edilen konuşmalar Ocak Başkanımız Prof. Dr. Nedim Ünal hocamızın verdiği hediyeler ve şükran beratı takdimi ile sonlandı.

HABERİN VİDEOSU: https://www.youtube.com/watch?v=Vahjl3tFWY4