Hisar Dergisi niçin kuruldu? Hisar’ın niçin kurulduğunu açıklayan bildirge, Dergisinin 25. Yıl dönümü nedeniyle Hisar 1975 yılı Mart sayısında yayınlanan Mehmet Çınarlının “Çeyrek asır geçti” isimli yazısında 4 ana madde halinde sıralanmıştır. Bunlardan birincisi, başka milletlerin ortaya getirdikleri sanat ürünlerini taklit ve kopya ederek milli bir sanatın yaratılamayacağı fikri, ikinci ayrılık ise yeniliği anlayış ve kabullenişten doğmaktaydı. Yeni olmak için eski ile bütün bağların koparmamak, bütün köprüleri yıkmamak gerektiği düşüncesi idi. Çınarlı şöyle devam ediyordu: Üçüncü olarak, sanatın düşünce ve ideoloji akımları karşısında bağımsız olmasını, sanatçının belli bir ideolojinin propagandasını yapmaması lüzumunu savunuyorduk. Dördüncüsü ise dil anlayışından çıkıyordu. Öztürkçecilerin, dili anlaşılmaz bir duruma doğru sürüklediklerini görüyor, halkın anlayacağı yaşayan Türkçenin kullanılması gerekliliğini savunuyorduk. Tabi ki Hisarın kurulmasında 1940’ lı yıllarda ortaya çıkan garip kuşağının da etkisi vardı. Garip’çilerin şiiri aleladeye, bayağıya doğru sürüklemelerinin rolü vardı. “Bir ağızdan yapılan aşağı tabaka edebiyatı, yoksullukların, haksızlıkların, çirkinliklerin, kinlerin, hasetlerin büyüteçle büyütülüp şiir diye ortaya sürülmesi -kolay şöhret kazanmak, yeni görünmek hevesi kadar-toplumu Marksist bir düzene götürmek için yapılan yeraltı çalışmalarına destek olmak maksadını da taşıyordu”.
Prof. Dr. Ramazan Durmaz Hisarın kurulması konusunda detaylı bilgiler aktardıktan sonra Hisar Dergisi etrafında toplanmış ve yazıları yayınlanmış şairler ve edipler hakkında bilgiler verdi. İlk önce, Hisar kurucularından en yaşlısı olan Munis Faik Ozansoy’dan Dilek isimli şiiri Prof. Dr. Gül Durmaz hanımefendi okudu. Prof. Durmaz, İkinci olarak, Hisar Dergisine büyük emeği geçmiş, bir anlamda Hisar dergisini yer yer tek başına sırtlamış olan Mehmet Çınarlıya sözü getirdi. Çınarlının şiir anlayışından bahsetti. Çınarlı’nın, şiiri bir musiki gibi gördüğünü, şiirde aruz veznini ustaca kullandığını ve daima şairane söylemek gerektiğine inandığını anlattı. Prof. Durmaz, Çınarlı’nın şiirlerini okurken, “beton yığınlarına benzeyen günümüz evlerini, baharı hafızada seyretmenin hüznünü, Anadolu köylerindeki bağ evlerine duyulan özlemi, insanların duyarsızlığı ve sadakatsizliğini derinden hissedersiniz.” dedi.
Daha sonra İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer, Bekir Sıtkı Erdoğan ve Nüzhet Erman’ın şiirlerinden örnekler verildi. Sıra Yavuz Bülent Bâkiler’e geldi. Prof. Durmaz sunum slâytlarına aldığı 3 şiiri Yavuz Bülent bâkiler’den okumasını rica etti. Bu şiirler; Acı, Nerdesin ve Orda Bir Çocuk Burada Ben ismini taşıyordu. Sayın Bâkiler de şiirleri okudu.
Cemil Meriç ve Mehmet Kaplan’ın Hisarda yayınlanmış yazılarında örnekler verildi. O tarihlerde Hisar sayfalarında boy gösteren, Tarık Buğra, Sevinç Çokum, Şevket Bulut, M. Fahri Oğuz, Emine Işınsu ve Sabahat Emir gibi Hikâyecilerden söz edildi.
Prof. Durmaz, Mehmet Çınarlı ilk defa 1979 yılında ekonomik güçlükler nedeniyle derginin çıkmasının güçlüklerinden söz ettiğini anlattı. Nihayet Dergi, Aralık 1980 yılında 277 sayısını da çıkardıktan sonra yayın hayatına veda etti. Hisar Edebiyat Dergisi yaklaşık otuz yıllık yayın hayatında (1950-1980) 500’ü şair 900 imzaya sayfalarında yer verdi. Sayfalarında gerek kapakta gerek se sayfa içlerinde desenler, karakalem çalışmamaları, portreler ve gravürler de yayınlamıştı.
Sonumun sonunda Sayın Yavuz Bülent Bâkiler söz aldı. Sayın Bâkiler konuşmasında özetle;
“Türk Ocaklarının benim fikir ve düşünce hayatımda müstesna bir yeri vardır. Babam, benim terbiyeme çok önem verdiği için, sırf terbiyem ve disiplinim bozulmasın diye benimle hiç konuşmazdı. Liseyi bitirip üniversiteye gideceğim zaman babam beni karşısına aldı ilk defa nasihat etti ve dedi ki;
Bak oğul! Yeni bir muhite gidiyorsun yüksek tahsilini Ankara da yapacaksın. Oraya gittiğinde Osman YÜKSEL’i bul, benden selam söyle seni Türk Ocağına götürsün, yeni Arkadaş muhitinin Türk Ocağı Camiasından olmasını istiyorum dedi. Ve ben Ankara’ya gittiğim de Osman YÜKSEL’i buldum. O beni Türk Ocağına götürdü. İlk defa bir topluluk önüne Ankara Türk Ocağında çıktım. Şunu bütün samimiyetimle söylüyorum ki; Türk Ocakları benim şahsiyetimde müstesna gelişmelerin doğmasına sebebiyet vermiştir. Elde ettiklerimi büyük ölçüde Türk Ocaklarına borçluyum. Eğer çocuklarınızı bir şahsiyet sahibi olmasını istiyorsanız, başarılı insanlar olmasını istiyorsanız, onları mutlaka Türk Ocaklarının çatısı altına getirmelisiniz.” Dedi ve devamında, kendisinin yetişmesinde Hisar Dergisinin de büyük katkısı olduğunu, ayrıca 1970’li yıllarda Hisar’ın abonelik işlerinden sorumlu olduğunu anlatı. Sayın Bâkiler “Hisar Dergisinin kurulmasında ve derginin sürekli çıkmasında büyük emeği olan Mehmet Çınarlı Ağabeyimin bu sunumu ve bu kendisi hakkında anlatılanları dinlemesini isterdim” dedi. Hisar’daki son şiir Gültekin Sâmanoğlu’nun Ağıt isimli şiiri idi.
AĞIT
Gelenekten emsin diye özsuyunu,
Bir fidan dikmişiz; kökü derinlerde.
Anamızın aksütü sulamış onu,
Gönül gözlerimizden güneşi almış.
Meyveye durmuş en karanlık günlerde,
En kıraç topraklara dal-budak salmış…
Sevgi yolunda sabırlı, ağırbaşlı;
İnancın doruğunda ulu bir çınar,
İyiye güleç, kötüye çatıkkaşlı.