Önce Ermeni sorununa bir bakalım. Hepimizin bildiği 93 harbinin bize iki tane mirası oldu. Biri Ermeni sorunu, diğeri Kıbrıs sorunu. 1915 tehcirinde 1.250.000 Ermeni tehcire tabi tutuluyor. Bu tehcir Osmanlı topraklarında daha güvenli yerler yerleştirmekle sona ermiş tir. Özellikle Biresklitoks Antlaşmasından sonra doğu ve güneydoğu Anadolu’da Ermeni olayları devam ediyor. Ermenilerin Türk köylerini basarak katliamlar ve tecavüzleri devam ediyor. Bu tehcirin iki büyük sebebi var. Birisi Ermenileri Müslüman Türk halkını katletmesini ve tecavüzlerini önlemek, ikincisi Ermeniler tarafından katliama ve tecavüze uğrayan masum Türk halkının bir savunma refleksi olarak meşru müdafaa hakkını önlemek. Çünkü halk bu meşru müdafaa hakkını kullandığında Ermenilerden ölenler olabilir veya bu müdafaa hakkı sırasında aşırı davrananlar olabilirdi. O yüzden Osmanlı bu tehciri yani yer değiştirmeyi uygun görmüş ve Ermenileri bu ihanetlerine rağmen Tebaa dan sayarak zarar görmeyecekleri yine Osmanlı coğrafyasında olan başka topraklara yerleştirmiştir.
Lozan antlaşmasıyla Ermeni sorunu bizim açımızdan halledilmiştir. Ancak batı dünyasında Ermeniler Lozan’dan sonra bu tehcir olayını bir soykırımmış gibi batı kamuoyunda çok güçlü bir biçimde aksettirmişler. Binlerce kitap ve makale yazılmış. Biz Lozan ile beraber unutmuşuz ama 1965 yılında yani tehcirin 50. yılının anılmasından itibaren yavaş yavaş Ermeni sorunu bizim gündemimize de girdi. Özellikle yurtdışındaki diplomatlarımıza karşı işlenen suikastlar ile gündemimizde ciddi yer almıştır.
Eskişehir Ermenileri tehcir zamanında yaklaşık 8000 civarında kayıtlarda 1530 tarihli deftere göre sadece karaca şehirde 30 hane Ermeni’nin yaşadığını biliyoruz. Tanin gazetesi muhabiri Ahmet ŞERİF 1840’lı yıllarda Sivrihisar’dan geçiyor ve orada bir tespit yapıyor. Sivrihisar’da 35 bin nüfus vardır. Bunların 4500’ü gayri Müslim’dir. Bu gayri Müslim tebaanın 1500 kadarı Yahudi’dir. 3000 kadarı da Rum ve Ermeni’dir diyor.
Kemal KARPAT’ın 1914 yılı verilerine göre Eskişehir’deki Ermeni Nüfusu 8600’dür. Bunlardan 112 si Mihalıççık’ta yaşıyor. 4185 Ermeni’de Sivrihisar’ da ikamet ediyor.bunların çoğu Esnaf ve işadamıdır. Köyler ise Beyyayla, Alınca, Çalkara, Karaağaç, Muratcan ermeni köyleridir. Bunlardan iki tanesi Bilecik’e bağlıdır. Bu Ermeniler içinde çok az olmakla beraber iyi insanlarda var. Fakat tehcir uygulanırken Ermenilerin olaylara ve katliamlara katılan, katılmayan her ferdi tehcire tabi tutulunca bir grup ermeni Padişah’a, doğudaki veya başka bölgelerdeki Ermenilerin Türk halkına yaptıkları katliam ve tecavüzleri onaylamadıklarını, tasvip etmediklerini ve kendilerini Milleti Sadıka olarak Osmanlı Tebaası Saydıklarını ve tehcirden muaf kalmak istediklerini içeren bir dilekçe yazıyorlar. Dilekçe aşağıdakidir.
“ Hak-pay-i Sami-i Vilayetpenahiye
“Allah azimüşşan, padişah-ı padişahân-ı cihan velinimet-i beminnetimiz hazretlerini ilâ ahirizzaman taht-ı âl-i baht-ı Osmanîde kâmuran buyursun..amin.
Ayâ ve ecdadımız devlet-i ebed müddet-i Osmaniye’nin zir-i cenah-ı atifetine dehaletle altıyüz kadar seneden beri eslâf ve ecânibde bile emsâli nâ-mesbuk refah ve saadet dairesinde müddet-i hayatlarını metbu-ı mefhumlarının dua-yı vâcibü’l edâsıyla imdad ve o dua ile son nefeslerini ikmal ve şu vazife-i mukaddeseyi bizlere tevdi ve îsal ederek gitmiş ve efrâd-ı milletin devâm-ı saadetini adalet-i nâm-ı celilenin misli müşahhas olan devlet-i ebed müddet-i Osmaniye’nin devam ve bekâsında aranılması arzusunu kemâl-i şefkatle ahfadları ki biz kullarına tavsiye ve tenbih etmiş iken şu birkaç seneden beri namlarının yad ve tahatturundan bile müteezzî olduğumuz birkaç dünya düşkünleri ve tali’ küskünleri millet-i sâdıkanın sadedilânını ve bir takım nik ile bedi tefrikden âciz olan hazelânını iğfal ve izlâle mübâşeretleri te’sirât-ı kalbiyemizi bâdi olarak kiliselerimizde efrad-ı milletin o gibi bedhâhânı vücud-ı zehraluddan vatanımızın tathir olunması cenâb-ı hâlık-ı kâinât hazretlerinden tazarru ve niyaz olunmakda ve bu da muvaffâkiyât-ı tâcidârî cümlesine zamîme olmak üzere kemâl-i ıztırab intizâr edilmekde iken cenâb-ı hak muvaffak-ı bi’l-hayr etmek istediği kulları içün tevfikât-ı ileyhâsının esbab-ı husuleynde beraber halk buyurdukları cihetle nâbecâları ve efâl-i eblehâneleri Ermeni milletinin gönüllerini kırmış ve yüzlerini soldurmuş, el-hâsıl vatandaşları nezdinde utandırmış olan fırka-i merkumenin sahâyif-i âlemden izalesi bir kısmının dâhi mecra-yı kadimelerine isâlesi …….”
Eskişehir Kaymakam’ının Padişaha yazdığı bir Telgraf var. Diyor ki Eskişehir, Sivas, Yozgat, Ankara gibi bölgelerle İstanbul arasında önemli bir merkez. Ermeniler Eskişehir’de Olay çıkarmıyorlar ama Doğu illeri ile batı iller arasında önemli bir bağlantı noktası olan Eskişehir’de Yuvalanıyorlar ve yerleşiyorlar diyor. Yani buradan da anlaşılan Ermeniler Eskişehir ve civarında Türk katliamı Yapmıyorlar ama Doğu ve güneydeki Ermenilerin Yaptıkları katliamlarda onlara lojistik destek sağlayıp silah ve mühimmat ulaşımını sağlamak için bu önemli kavşak yollarını ellerinde tutuyorlar.
Eskişehir’de 19 Ağustos 1915 te tehcir başlıyor. Konya yolu ile Halep’e gönderiliyorlar. Bir belgede şöyle diyor. İstasyon civarındaki Ermeniler Kâmilen sevk olunmuştur. Yollarda ermeni yoktur. Liva dâhilindeki Ermenilerden ihracı icap edenler 7000 civarındadır. Tamamıda kamilen sevk olunmuştur. Eskişehir mutasarrıfı REFET..
Tehcirden kurtulmak için ihtida edenler var. Yani din değiştiren Müslüman olanlar var. Geçici olarak demiryollarında çalışıyor gösterilenler de var. Tabi burada Türk halkı ve komşuları ile çok iyi ilişkileri olan bir kötülükleri olmayan sevilen bir kaç Ermeni Müslüman Türk Halkı tarafından saklanmak ve gözetilmek için demir yollarında çalışıyormuş gibi gösteriliyor. Bazıları firar edip Eskişehir’e geri geliyor. Bu Ermeniler için gelen yazıda, bu firar eden ve geri dönen Ermenilerin Avdet edemeyecekleri daha iler memleketlere sevk ediniz, şeklinde bir içerik var.
Tehcir 8 Şubat 1916 tarihine kadar sürüyor.1918’de Mondros mütarekesinde şöyle bir karar çıkıyor. İsteyen Ermeniler geri dönebilir. Bu kararnameden sonra Ermeniler den bir kısmı dönüyor. Döndükten sonra çok büyük sorunlar ile karşılaşıyorlar. Zira Balkanlar da ve Kırım da katliama uğrayan Müslüman Türk muhacirler boşalmış olan Ermeni köylerine yerleştiriliyor. Bu konuda bir çok şikayet dilekçesi veriyorlar. Yaklaşık 800 civarında ermeni Eskişehir’e geri dönüyor.
Bu tehcir sırasında Mihalıççık Kaymakamı Yuvaneke Efendi isimli Ermeni, Mihallıççık’ta ki çok az sayıdaki Ermeni’nin tehciri sırasında bir takım usulsüzlükler yapıyor. Tehcire tabi tutulan diğer Ermenilerin mallarını zimmetine geçirmek gibi.. Tapu Müdürü Onnik Efendi ki, oda bir Ermeni, diğer Ermenilerin mallarını zimmetlerine geçiriyor. Sonra bu da anlaşılıyor. Divan- harbe sevk ediliyor ve ceza alıyorlar.
Burada Sivrihisar’dan İstanbul’a yazılmış bir telgraf var. Geri dönen Ermenilerin malları kendilerine iade ediliyor. Burada ermeni mallarının iadesi konusunda Müslüman Türk’lerin aleyhine, Gayri Müslim Ermenilerin lehine keyfilik yaşanmış, aşırıya gidilmiş. Bu telgrafı çamzade Hacı İbrahim Çekiyor. Bu sefer tamamen gayri Müslim ahalinin keyfi arzusuna uygun olarak bazı mallar Müslüman ahalinin elinden alınıp Hıristiyanlara verilmekte olduğu ve bu suretle tehcir sırasında hazırlanan cetvellerde belirlenen miktarları birkaç misli malın Ermeniler eline geçtiği ve zenginleştikleri şeklinde bir şikayet var. Gerçekten tehcir sırasında kimler gitti, kimin ne kadar malı var, çok düzenli şekilde defterler tutumlu.
Ermeniler Osmanlının kendilerini yok etmeyeceğini bildiklerinden, bir gün geri döneriz, bizim bu zahmetimizi çocuklarımız çekmesin diye çocuklarını götürmemişler, çocuklarını tanıdıkları ve sevdikleri Müslüman Türk ailelerini teslim ve emanet etmişler. Çünkü gidecekleri yerlerde yaşam şartlarının ne olduğunu bilmiyorlar. Geri dönme umutları var. Bir kısım Ermeni yetimi de Eskişehir ve Konya civar halkına evlatlık verilmiş.
Osmanlı tehcir sırasında görevlilerin ve başka kişilerin tehcire tabi olan Ermenilere karşı suç işleyen odlumu diye araştırma yapıyor ve nemrut Mustafa divanı kuruluyor. 1397 kişi bu mahkemede yargılanıyor. 3 kişi ihmal ve tedbirsizliklerinin büyüklüğünden dolayı idama mahkum ediliyor. Bir çok kişide çeşitli cezalar alıyor. Ermenilerin kurduğu nemesis diye bir örgüt var. Nemesis Yunan Mitolojisinde intikam tanrısıdır. Talat Paşa’yı, Cemal Paşayı ve daha birçok bürokrat ve görevlimizi katleden örgüttür.” Şeklinde konuştu.
Bir soru. Eskişehir Ermenileri hiçbir olaya karışmadıkları halde neden tehcire tabi tutulmuştur. Müstesna tutulsalardı ne olurdu.
Cevap : Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Eskişehir Ermenileri Türk katliamına bizzat olmasada, ulaşım yolları üzerinde bulunan Eskişehir’de yuvalanmaları ile Müslüman Türk Katliamına lojistik ve silah, mühimmat ulaşımı sağlamakla 1. Derecede mesuldürler. Bir başka sebebi de teşkilatı mahsusanın Mustafa Kemal’e verdiği istihbaratta Eskişehir Sivrihisar’da ki Eski Ermeni Kilisesinin altının kazılması önemli miktarda silah ve mühimmat depolandığının bilgisinin alındığı bildirilmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Tarafından o Ermeni kilisesinde yapılan araştırmada 1200 adet uzun namlulu silah ve büyük bir orduyu donatacak mühimmat bulunmuştur. Bu mühimmat ve silahlar yeni kurulmakta olan Cumhuriyet ordusuna dahil edilmiştir. Yani buradan da anlaşılacağı üzere Eskişehir’de masum gibi görünen bu Ermeni ler eğer tehcire tabi tutulmasalardı çok büyük Türk katliamı yapacak bir hazırlık içindelerdi. Yani masum ermeni yoktu.