Ocağımızın 28 yıldır geleneksel hale getirmiş olduğu Ramazan konferansları başladı.İlk konferansımızda “Ramazan ve Kur’an” konusuyla,Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi İslâm Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Yıldırım dinleyicilerle birlikte oldu. Programa Organize Sanayi Bölgesi Kobi Camii İmam Hatibi Osman Duran tarafından okunan Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlandı. Akabinde Eskişehir Türk Ocağı Başkanı Prof.Dr. Nedim Ünal selamlama konuşmalarını yaptı. Daha sonra Sayın Yıldırım konferans konuşmasını gerçekleştirdi.
Kur’an ayı olan Ramazan münasebetiyle insanın bir inşa süreci yaşadığını ve bu sürecin verimli olması için Kur’an-ı Kerim’i yaşama konusunda itina göstermemiz gerektiğini ifade eden Mustafa Yıldırım Hoca daha sonra konuşmasını özetle şu şekilde sürdürdü:
“Kur’an-ı Kerim’i anlama noktasında problemimiz yoktur lakin yaşama konusunda sıkıntılarımız mevcuttur. Kur’an kitabının ruhuna vakıf olmak ve onu daha iyi anlayabilmek için kainat kitabını, insan kitabını ve vakıat kitabını iyi anlamak gerekir. Kainatı ibret nazarıyla okur ve olup biteni takip edersek, her hadisenin ona işaret ettiğini anlarız. Eğer her uzvu mucizevi özelliklere sahip olan insanı iyi anlar ve tefekkür edersek Allah’ı ve Kur’an’a dair zihnimizde şek ve şüphe kalmaz. Yine vakıat yani tarih boyunca yaşanmışlıklarımız ve tecrübelerimizin muhassılası olan tarih kitaplarını tetkik edersek, Kur’an’da anlatılanları bağlamında düşünme melekesi kazanmış oluruz.
Kur’an-ı Kerim’in ilkelerini hayatına en güzel biçimde giydiren Peygamber efendimizin sözleri ve uygulamaları, İslam alimlerinin içtihatları ve bin yıllık tarihsel birikimimizi yok sayarak bize Kur’an yeter demek sıhhatli bir yaklaşım değildir. Selefiliği ve bugünkü problemlerimizi bu anlayış ortaya çıkarmıştır. İmam-ı Maturidi ve takipçilerinin İslam’ı ve Kur’an’ı nasıl anladıkları ve Türk dünyasındaki İslam’ı yaşama ve yorumlama anlayışları ilmi araştırmaların konusu olur ve bu sıhhatli ve esnek uygulamalar İslam dünyasına aktarılabilirse din adına yapılan yanlışlıkların da azalacağı aşikardır.
Osmanlı’dan günümüze intikal eden ve Şeyhülislamlık makamının yerine ihdas olunan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ramazan’a ve ibadet hayatımıza dair yaptığı duyurulara ve verdiği fetvalara itibar etmemiz, birliğimizin muhafazası ve daha doğru bir din anlayışı geliştirmemiz açısından fevkalade önemlidir. Çeşitli ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıkmış olan mezhepler elbette olmalı lakin mezhepçilik yapılmamalıdır. Aidiyet duyduğumuz mezhep, cemaat veya partinin dışında kalanlara daha müsamahalı bakmalı ve tek doğrunun kendi içinde bulunduğumuz yapı olduğu fikrinden uzak durmalıyız.
İslam’da kadın hukukuna dair son zamanlarda haksız eleştiriler yapılmakta ve Kur’an’da kadınların erkeklere nispetle zayıf kaldıkları vurgulanmaktadır. Bu eleştirileri yapanların İslam’ın zuhurundan evvel kadınların adeta sıfır noktasında olan haklarının İslam sayesinde yüzde elliye çıktığını ve tedricen de aynı noktaya getirilmesinin tavsiye olunduğunu unutmamaları gerekir. Kadın haklarının hemen hiç anılmadığı bir cahiliye toplumunda sihirbazlık mantığı ile bir anda her şeyin ideal boyutlarına taşınmasını beklemek tarihsel ve sosyolojik gerçeklerle örtüşmemektedir.
Bütün İslam devletlerinin umudu olan Türk milletini Allah sevmekte ve yüce dinimizin bayraktarlığı görevini bu millete geçmişte olduğu gibi yine tevdi etmektedir. Bunun bilinciyle hareket etmemiz ve bu muazzez vatanın İslam dünyasının sahil-i selameti olduğunu unutmamamız icap eder.”
Yunus Emre Kültür Merkezi’ndeki konukların sorularıyla devam eden program, Ocak Başkanımız Prof. Dr. Nedim Ünal’ın berat takdimi ile sona erdi.