“Oruç hiç gecikmeden,yolunu şaşırmadan,saatinde her zaman olduğu gibi dinç ve genç insanları yenilemek üzere geldi.Madem geldi onu iyi tanımak gerek.Dolu geldi kendindekileri boşaltacak,giderken de dolu gidecek.
Ramazan ayının kudsiyetini, beraberinde getirdiği bereketi, bolluğu ve gönüllerde oluşturduğu kıvanç ve göneni tekrar etmeye ne hâcet !… Bunu hepimiz biliyoruz ve bu gönül zenginliğini tekrar tekrar yaşamak için Ramazan günlerini hep dört gözle bekliyoruz. Onu gönül tahtımıza oturtuyor, onbir ayın sultanı olarak hep hatırlıyoruz.
Bizlerin bu günleri heyacanla hatırlamamıza sebep olan şey;
Evvela, riyâsız, gösterişsiz sadece Allah’ın hoşnudluğunu kazanmak için tuttuğumuz oruçlardır.
Sonra bedenimiz oruç tutarken, düşünce ufkumuzu derinleştirerek ihtiyaç sahibi olmanın ne anlama geldiğini vicdanımızın derinliklerinde hissetmiş olmamız ve dertlere derman, yaralara merhem olmak için ihtiyaç sahiplerine el uzatmamız. Belki de en anlamlısı bu. İhtiyaç sahibinin yüzünde parlayan memnuniyet duygusunun bizdeki izdüşümü. İşte bizi yücelten de bu; bunu hissedebilmek.
Kim bu ihtiyaç sahipleri?
-ihtiyaç sahibi olan herkes; genç, ihtiyar, kadın, erkek,çoluk, çocuk toplumun her kesiminde ihtiyaç sahipleri…
-Hele bunların içinde bir kesim var ki, onlar her birimizin yavruları, çocukları: ÖĞRENCILER !..
-Öğrenciler, bizim yarınımız, geleceğimiz. Bu cennet vatanımızı, yüce duygularımızı, yüksek değerlerimizi kendilerine emanet edeceğimiz yavrularımız.
İşte bu Ramazan ikliminde gönül dünyamız’ zenginleştirirken, karşılığının katlanarak verilecek olan Ramazan günlerinde Allahımızın bize verdiği dünyalıklardan bir miktarını ayırarak, gençliğimizin hizmetinde kullanalım. Bu alanda hizmet veren kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde olarak, yetenekli, emin, kendine güvenen ve topluma güven veren, bilinçli, sahasında yetkin kişiler olarak yetişmelerine katkıda bulunalım. Yüce Rabbimize yarın Ahirette şu dört hususta hesap vereceğimizi unutmayalım::
1. Maddi varlığımızı / mal varlığımızı nasıl ve nereden kazandığımızdan;
2. Nereye ve nasıl harcadığımızdan;
3-Gençliğimizi nerede ve nasıl geçirdiğimizden
4. Bildiklerimizle amel edip etmediklerimizden
Bu bilgiler ışığında Ramazan günlerinde öz eleştiriler de bulunarak düşünce ve inanç dünyamız’ yeniden dizayn edelim.”
Sayın Ünal’ın konuşmasının ardından Sayın İŞCAN konferansına başladı. Konuşmasında özetle şunları söyledi:
“İslam kelimesinin anlamı barışa girmektir.Barış içinde olmaktır.İnsan öncelikle Allah ile barış içinde olmalıdır.Bu her an Allah’ın huzurunda olduğunun bilincinde,doğruyu gözeterek temiz bir hayat yaşamayı beraberinde getirir.
İslam, Allah’a içsel bağlarla bağlanmak demektir.İslam kalple nefes olmaktır.Bu yüzden İslam’ın temel boyutu,kalpten gelen samimi yöneliş olarak ahlaktır.İslam formel kaidelerin taasubu değildir.İslami hayatın cevheri aşktır.Yeteri kadar aşktan maneviyattan beslenmeyen dini hayat bilinçsiz bir yönelişten başka bir şey olamaz.Kalbin içindeki tohum ancak maneviyatla gelişir.
İslam Allah ile barış içinde yaşamak olduğu kadar ‘insan’ la da barış içinde yaşamaktır.İslam,bir insan davasıdır..İslam insandan,insanlaşmak için emek verilmesini ister.
İnsanın yaratıcı orjinalliği İslami hayat için çok önemlidir.Şayet İslam,beşeri eylem alanının tümünü düzenleyen ve açıklayan bir ideoloji olarak değerlendirilirse,insaniliği,insan hak ve özgürlüklerini paranteze almak gibi bir durum söz konusu nolur.Halbu ki insan ‘halife’dir.İslam,insanı asil davranışların temsil ettiği ruhtur.İslam insanın keremidir,haysiyetidir,şerefidir.”
Program sonunda Şube Başkanımız Prof.Dr.Nedim Ünal tarafından Sayın Prof.Dr.Zeki İşcan’a çeşitli hediyeler takdim edildi. Bir hafta sonraki Ramazan Konferansında buluşmak ümidiyle program sona erdi.