Nevzat Kösoğlu’nun okuyucularla yeni buluşan kitabı ”Türk Dünyasında Yeni Bir Medeniyet Tasarımı”nın takdim yazısıdır.
Birkaç Söz
Benimle bir nehir söyleşi yapmaya karar veren Osman Çakır, o zorunluluk içinde bütün yazdıklarımı okumuş; “Ağabeyi tekrarlar var” dedi. Kendisine hak verdim; ama hep ayni konularda yazmak zorunda olanlar için tekrardan kaçılamayacağımı söyledim. Şimdi bu kitabımı okuyanlar da, eğer eskilerini okumuşlarsa, bazı tekrarların olduğunu göreceklerdir. Dağarcığımın çok zengin olduğunu söyleyemem; ama milliyetçiliğe çok kaba ve cahilce saldırıların yapıldığı bir ortamda, yeniden ayni konulara dönmek zorunda kalışımı da siz anlayıverin.
Meyveli ağaç taşlanır; ama bu cehalet (başka bir kelime kullanamıyorum) ağaca dönük, ağacı yarılıyor, varlığına kastediyorlar. Batıda yazılmış her cümleye, sorgusuz sualsiz, mal bulmuş Mağribi gibi sarılan ve hemen milli varlığımıza saldırıya geçenlere halkımızın cevabı çok sadedir: kanı bozuklar, sütü bozuklar… Biz eli kalem tutanlar halkımızın ne dediğini çok iyi anlıyoruz, yürekten de katılıyoruz; ama sorumluluklarımız var; anlatmak, açıklamak, savunmak görevimiz var; başka türlü bu milletin aydını olamayız. Aydın, milletinin kıblesine dönük okumuş insan demektir; bu kıbleyi yani milletinin inandığı mukaddesleri savunmak görevi ona düşer.
Şimdi, milliyetçiliğe hakaret edip, yahu sen kime söylüyorsun diye ayağa kalktığınızda, ben size bir şey demiyorum kardeşim benim sözüm ırkçılık yapanlara diye kıvıranlar karşısında susulur mu? Hangi ırkçılar, kim bunlar diye sormanız gerekmez mi? Seksen yıldır bu edepsizlik kisvesi içinde milliyetçiliğe saldıranlar milliyetçilerin ırkçı olmadığını bilmezler mi? Bu sapkınlığın fikir babaları, günümüzdekilerden çok, çok daha haysiyetli idiler.
Milliyetçilik, insani, İslami ve milli muhtevasını kaybetmedikçe milletimizin başat ve belirleyici değeri olmaya devam edecektir. Milliyetçiliğin zamanının geçtiği zokasını yutanlar, o günleri görebilmek için ömürlerinin yetmediğini anlayıp, eğer gerçekten sütü bozuklar değillerse gerçeğe döneceklerdir. Ancak ve inşallah, milliyetçiliğin artık konuşulup tartışılmadığı bir dönemi yaşayabiliriz. Bu da, modasının geçmesinden değil, artık toplumun her kesimine doğal bir anlayış olarak yerleşmesiyle olacaktır. Batılı toplumların büyük ölçüde böyle bir noktaya geldiklerini görüyoruz. Ancak ısrarla söylediğimiz gibi, Batıya ait gözlem ve değerlendirmelerin aynen bize aktarılması yanıltıcıdır. Dikkat edilirse Batılı toplumlarda görülen milliyetçi kıpırdanışlar hep ırkçı renkler taşımaktadır. Batı toplumlardaki yabancı işçilerin uyumu meselesi, temelde daima bir asimilasyon konusu olarak düşünülmüş, aksi tavırlar ırkçı tepkilere muhatap olmuşlardır. Çünkü milliyetçilik, kendini üstün gören bu milletlerin, aşağı gördükleri ülkelere medeniyet götürmek yani onları sömürge haline getirmek üzere kullanılmıştır. Onların kimlik şuuru, birbirlerine olan düşmanlıklardan kaynaklansa da, sömürgelere karşı aynı aşağılayıcı tavrı benimsemişlerdir. İngiliz devletinin Alman devletinden farklı olduğunu düşünmek saflıktan da öte bir anlayışsızlık olur.
Sonra, bu marazi ruh halinin -ırkçılık, üstün ırk- İkinci Dünya Savaşı gibi bir belasını yaşayınca, güya uzaklaşmışlardır. Biz bunu Allah’tan temenni ederiz. Ne var ki, yabancı işçiler karşısında zaman zaman alevlenen karşıtlıkların üslubu, bu toplumların sosyal psikolojisi açısından iyimser düşünmeye pek de uygun değildir. E. Fromm’un mitolojileri inceleyerek vardığı sonuçlar ise iyice hayal kırıcıdır.
Belki de bu yüzden Avrupa bizim milliyetçiliğimizi anlayamaz; anlamak da istemez; en nobran tavırlarıyla bize yönelirler. Fakat bizi asıl yaralayan, Türk vatandaşı olan bir kesim okumuşlarımızın, o tavırları aynen benimseyip yaygara yapmalarıdır.
Biz şimdi, sadece Türk kültürünün milliyetçiliğini değil, Prof. Osman Turan’ın ifadesiyle, tarihi yürüyüşümüzün milli, dini ve insani esaslarını canlandırarak omuzlayacak yeni bir medeniyet hamlesi başlatmak heyecanındayız. Batı medeniyetinin de muhtaç olduğunu düşündüğümüz bu hamleyi de ancak Türk milliyetçilerinin omuzlayabileceklerini düşünüyoruz… Bu kitaptaki yazılarda bunun izlerini göreceksiniz.
Yeni bir diriliş hamlesi içinde olacağımız zamanlardır vesselam…
Nevzat Kösoğlu
22 Mart 2013, Ankara