Kendi ülkesinde bayrağına sahip çıkamayan,
Ana karayolunu hendek kazarak kapatan militanları günlerce engelleyemeyen bir devlet olamaz.
Suriye ve Irak’ta, iddialı tavırlarına rağmen uçağını düşürenleri cezalandırmayan, konsolosluğunun işgal edilip özel harekatçılarının derdest edilmesine tedbir alamayan;
Misak-ı Millî içinde yer alan Musul’un IŞİD’e, Kerkük’ün tek kurşun atmadan Barzani’nin eline geçmesine göz yummaktan başka elinden bir şey gelmeyen;
Suriye ve Irak’taki Türkmenler başta olmak üzere savunmasız insanlarını koruyamayan bir devletin yükselen güç olduğu iddiasını kimse ciddiye almaz.
Müslümanlar arasındaki mezhep ayrılıklarını derinleştiren söylem ve eylemlerin, bölge kaynaklarına göz diken “neo-Haçlılar” dışında kimseye bir yararı olmaz.
İslam dinini terör kelimesiyle bir araya getirenlerle ne amaçla olursa olsun işbirliği yapmayı kimse mazur gösteremez.
O halde;
Bir an önce bu hataları telafi etmek, Türkiye’nin itibarını sarsan tavırları terk etmek, Türk milletinin bütünlüğünü güçlendirmeyi, Türk dünyasında işbirliğini geliştirmeyi ve İslam âleminde barışın tesisini esas alan birleştirici bir strateji ortaya koymak gerekiyor.
Hukuk devletini ve demokrasiyi yeniden inşa edecek, etnik ve mezhebî fitneyi ortadan kaldıracak birleştirici bir dile ihtiyaç var. 
Bunu, siyasetçisi ve aydınıyla ancak Türklük şuuruna ve İslam ahlâkına sahip milliyetçi bir kadro yapabilir. 
Bugün, o kadronun ortaya çıkma, millet için her türlü fedakârlık ve feragati gösterme zamanıdır.
Bugün Türk milliyetçilerinin Türkiye’nin, Türk dünyasının ve İslâm âleminin meselelerine sahip çıkma zamanıdır.
Bugün nefsanî taleplerin değil hasbîliğin zamanıdır.
Türk milleti büyük millettir, bu badireler er geç atlatılacak, su yatağını bulacaktır; ancak vaktinde görevini ifa etmeyenler tarih ve millet huzurunda sorumlu olacaktır.

TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZİ