Samsun’da, “3 Mayıs Dünya Türkçülük Günü” dolayısıyla Atatürk Anıtı’na çelenk bırakıldı.
Türk Ocakları Samsun Şubesi tarafından, “3 Mayıs Türkçüler Günü” etkinlikleri kapsamında Atatürk Anıtı’nda tören düzenlendi. Törende Türk Ocakları Samsun Şubesi, Türkiye Kamu-Sen, Türk sağlık-Sen ve Türk eğitim-Sen Atatürk Anıtı’na çelenk sundu. Ardından saygı duruşunda bulunulup, İstiklal Marşı okundu.
Çok sayıda Türk milliyetçisinin katılımıyla birlikte gerçekleştirilen törende konuşan Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “3 Mayıs Türkçülük Günü, 70 yıl önce Türk milletinin yiğit sesi Hüseyin Nihal Atsız’ın, Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki komünist yapılanmayı ve Türk kültürüne yabancılaşmayı eleştiren Orkun Dergisi’ndeki yazıları üzerine Sebahattin Ali tarafından açılan davaya tepki gösteren binlerce yiğit Türkçü gencin tutuklanması ve işkence görmesi üzerine Türkçü düşüncenin aksiyoner hale gelişinin başlangıcıdır. 3 Mayıs Türkçülük Gününüzü kutluyor, başta büyük Önder Atatürk olmak üzere Türk milliyetçiliğine hizmet etmiş, çilesini çekmiş bütün büyüklerimizi minnet ve şükranla anıyorum” dedi.
Anıtta gerçekleştirilen çelenk merasimi ardından 1944 olaylarında yargılanmış olan Dr. Fethi TEVETOĞLU ve Hacı Mustafa BAĞIŞLAYICI Hocaefendi’nin kabri ile şehitliğe yapılan ziyeretlerin ardından Türk Kızılayı Samsun Şubesi Kızılay Kampında gerçekleştirilen “Türkçülük Günü Şöleni ve Pikniği” ne geçildi.
Kızılay Kampında gerçekleştirilen etkinliğe Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, MHP İl Başkanı Şaban Kılıç, Türk Kızılayı Samsun Şube Başkanı Mustafa Keskin,Türkiye Kamu Sen İl Temsilcisi Mustafa Çakır, Kamu Sen’e bağlı sendikaların başkan ve temsilcileri, MHP Atakum Belediye Meclis Üyesi Hacer Kaya ile birlikte çok sayıda vatandaş ve öğrenci katıldı.
Etkinlikte konuşma yapan Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, Türkiye’de Türk kimliğine dönük taarruza karşı müdafaa mücadelesinin 70. yıl dönümü olduğunu söyledi. Türkiye’de çok ciddi sıkıntıların olduğunu söyleyen Çağlayan, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Türk kimliğinden uzaklaştırılarak, yeni bir sivil anayasa adı altında çok millilik vasfına hitap edecek bir devlet yapısına dönüştürülmesi girişimi var. Bundan son derece rahatsızız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu coğrafyada yaşayan etnik ve dini ne olursa olsun, herkesin Türk olarak kabul eden bir kültüre ve geleneğe sahibiz. Bu kültür ve geleneğin doğrultusunda hep birlikte biz Türk milletini oluşturmaktayız. Dolayısıyla bu ülkedeki ‘Türküyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle biz hep birlikte Türk milletiyiz’ diye biterse bir anlam kazanır. Aksi takdirde ayrışmanın ve parçalanmanın önü açılır” dedi.
‘Türkiye’nin PKK terör örgütü ile masaya oturdu’ görüntüsünü verdiğini söyleyen Çağlayan, “Türkiye’de inlere girilmesi gereken bir husus varsa PKK’nın inlerine girmelidir. Esas paralel yapı Güneydoğu’da ve ülkemizin doğusunda bütün çıplaklığı ile zemin tutmaktadır. Dolayısıyla sayın hükümetten özellikle söyleyecekleri bir sözleri varsa paralel yapı konusunda Güneydoğu’daki paralel yapıya söz söylemelerini bekliyoruz” diye konuştu.
Gündemi meşgul eden Ermeni meselesi konusuna da değinen Çağlayan, “Son zamanlarda Sayın Başbakanın bir talihsizlik eseri olarak sarf ettiği Ermenilerin bugün yaşayan torunlarına taziye beyan etmesidir. Bu taziye beyan etmesi sanki biz ecdadımız bu suçu işlemiş anlamı çıkabilir. Önümüzdeki sene 100’ü yılıdır. 1915 ve Türkiye biliyorsunuz uzun zamandan beri toprak tazminat noktasına çekilmek istenmektedir. Sayın Başbakan sıradan bir insan değildir, Türk milletinin ve devletinin temsil makamında oturmaktadır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önümüzdeki yıl tazminat ve toprak noktasında başının ağrıyacağı bir yıl olduğunu bile bile böyle bir cümlenin sarf edilmesi Türkiye adına sıkıntıya sokacak bir sürecin başlangıcı olacağı korkusunu taşımaktayız” şeklinde konuştu.
Konuşmanın ardından Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan katılımcılar ve vatandaşlar ile birlikte demir dövdü. Ondokuzmayıs Üniversitesi Halk Dansları Topluluğu’nun Artvin yöresinden sergilediği oyunlar ile devam eden etkinlikte Kuzey Kafkas Halk Dansları Topluluğu da gösteri yaptı. Halk oyunları ardından sahne alan Ondokuzmayıs Üniversitesinde eğitim gören Türkmenistanlı öğrenciler Türkmen Milli çalgısı Dutar eşliğinde Türkmen Halk Müziğinden örnekler sundular ve ardından “DİVANE” adlı Türkmen Orta oyunu sergilediler.
Pikniğin sonunda Ondokuzmayıs Üniversitesi Öğretim üyeleri İlyas Şenel, Ömer Kanca ve Öğretmen Erdem Ünal’dan oluşan ekip söyledikleri marşlar ve türkülerle birlikte katılımcılara zaman zaman duygusal zaman zamanda neşeli anlar yaşattılar.
Daha sonra etkinliğe katılan katılımcılar ve vatandaşlar piknik yaptılar.
Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer ÇAĞLAYAN’ın Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtı önünde yapmış olduğu basın açıklaması;
Şerefli Türk Milletinin Aziz Mensupları
3 Mayıs Türkçülük Günü, 70 yıl önce Türk Milleti’nin yiğit sesi ve kalemi H. Nihal Atsız’ın, Milli Eğitim Bakanlığındaki komünist yapılanmayı ve Türk kültürüne yabancılaşmayı eleştiren Orkun Dergisindeki yazıları üzerine Sabahattin Ali tarafından açılan davaya tepki gösteren binlerce yiğit Türkçü gencin tutuklanması ve işkence görmesi üzerine Türkçü düşüncenin aksiyoner hale gelişinin başlangıcıdır. Zamanın yöneticileri başta Cumhur Reisi İsmet İnönü olmak üzere 1942 de Türklük bizim için bir kültür meselesi olduğu kadar bir kan meselesidir dediklerini unutarak, 1944 de Sovyetlerin artan gücünden korkmuş, Türk Milliyetçilerini fesat teşekkülleri kurmakla suçlamışlardı. 3 Mayıs 1944 de, Ankara sokakları, daha önce şahit olmadığı Milliyetçi refleksin gösterilmesine sahne olmuş, Türkçü Gençler fikir büyüklerini yalnız bırakmamıştır. Yüzlerce Türkçü genç Hükümetin talimatıyla tutuklanarak çeşitli işkencelere maruz bırakılmıştır. Tutuklananlar arasında önemli Türkçü aydın ve askerler de vardır. Necdet Sancar, Remzi Oğuz Arık, Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu ve Başbuğ Alparslan Türkeş gibi nice yiğit vatan evladı 1949’a kadar sürecek işkence, tahkikat ve esarete tabii tutulacaktır. Fakat 3 Mayıs hareketi Türk Gençliğinin yüreğinde taşıdığı Türklük ateşini söndürmemiş aksine daha da parlatmış, Bozkurtlar Ankara’da Türk’üz, Türkçüyüz, diye haykırmıştır.65 duruşmadan sonra Türkçü aydınlar ve gençler berat etmişler, çektikleri eziyetler Türk Milliyetçilerin sadece hafızalarında bir iz bırakmamış,Türk Milletine nice hizmet erlerini yetiştirecek bir harekete dönüştürmüştür.
Yakın tarihimiz Türk milliyetçilerinin davasında haklılığını ispat etmiştir. Sovyet İmparatorluğunun zulmü altında inleyen soydaşlarımız bu gün hürriyetlerine kavuşmuş, Türk Milliyetçiliği uğruna toprağa düşen şehitlerimizin ruhu şad olmuştur. Ancak bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar 3 Mayıs ruhunun canlı tutulmasının gerekliliğini bize göstermektedir.
Ülkemizde yakın zamanda yaşananlar bizleri endişeye sevk etmektedir. Türk ve İslam Dünyası için çok büyük bir potansiyele sahip olan ülkemizin coğrafyası egemen güçlere büyük gelmektedir. Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin büyüklüğüne ihtiyaç duyan egemenler, bugün Sovyet tehlikesi ortadan kalktığı için Sevr projesini andıran girişimlere imza atmaktadır. Osmanlının son döneminde Gayr-i Müslim azınlıklar üzerinden devletimizi yıkanlar, bu gün aynı yöntemle fakat bu sefer Müslüman Azınlık oluşturarak ülkemizi zayıflatmak ve parçalamak istemektedir.
Aziz dava arkadaşlarım,
Uluslararası güç merkezlerinin yön verdiği bir dünyada yaşayan Türk Milleti son yüzyılın en büyük iftirası ve hakareti ile karşı karşıyadır: Bir etnik gurup olarak Ermenileri soykırıma tabi tutmak. Tarihin verdiği bütün verilerde böyle bir insanlık suçu olmadığı kesin bir dille ifade edilmişken Türkiye Başbakanının Ermenilere Türk Milleti ve Devleti adına taziyelerini iletmesi Türk Milletini ve şehitlerimizi rencide etmiştir.1878 Berlin antlaşması ile uluslararası bir mesele haline getirilen, Büyük Ermenistan’ı kurarak Anadolu Türklüğünü Kafkas ve AsyaTürklüğünden ve İslam Dünyasından ayırma projesi adım adım ilerletilmiş, 1905 de Sultan II. Abdülhamit Hanın arabasına bomba konularak suikast girişimine kadar varmış, en son 1915 de başta Van olmak üzere doğudaki bütün şehirleri yerle bir eden, masum ve sivil yüzbinlerce Müslümanı aynı 1992 de Karabağ’da yaptıkları gibi hunharca katleden Ermeni Hınçak ve Taşnak milislerine ihtar ve ikazlar fayda vermeyince zorunlu göç uygulanmıştır. Batılı ülkelerin kendi vatandaşlarına benzer uygulamaları milli güvenlik ilkesi doğrultusunda meşru görülürken Osmanlı Türkiye’sinin zaruretten kaynaklanan bu tedbirini Türkiye aleyhine hesabı olanlara, yeni Orta Doğu haritasını hayata geçirme sevdalılarına prim verircesine suçluluk psikolojisi içinde Sayın Başbakanın taziye beyan etmesini Türkiye aleyhine son derece tehlikeli görüyor,ve bu tavrı anlamakta zorlanıyoruz. Önümüzdeki yılın 1915’in 100. Yılı olduğunu dikkate alacak olursak Türkiye’nin zorlandığı tanıma, tazminat ve toprak çizgisine çekilmek istendiğini Sayın Dışişleri Bakanının ve Başbakanın görmemesi mümkün değildir. Türk Ocakları olarak Sayın Başbakanı esas bu konuda dik durmaya, eğilmemeye davet ediyor, verilen her tavizin zafiyet olarak algılandığını anlamasını bekliyoruz. Ayrıca Türk’ün şerefli bayrağını Erivan’da yakma cüretini gösterenleri lanetliyor, sıkıysa kendilerini sınıra davet ediyoruz.
Yine Güneydoğu’daki gelişmeleri hayret ve kaygıyla izlemekteyiz. Paralel yapı tartışmaları arasında gözden uzak kalan bir gerçek esas paralel yapılanmanın güneydoğuda bütün çıplaklığı ile zemin tuttuğudur. Türk Devlet geleneği devlet içinde devlet olmayı kabullenemez. Esas mücadele edilmesi gereken paralel yapı güneydoğuda kök salmakta ve ilgili makamlar buna göz yummaktadır. 4 parçalı Kürdistan projesi maalesef adım adım ilerlemekte Türkiye’ye kuluçka görevi gördürülmektedir. Batının çizdiği Yeni Ortadoğu haritalarında bölünmüş Türkiye planlarına izin verecek yanlışlar silsilesine bir an önce son vermeliyiz. Terör örgütünü muhatap alan Türkiye görüntüsünden çıkmalı, terör örgütünün yuvalarını yıkan bir Türkiye’ye derhal adım atmalıyız.
Muhterem Gönüldaşlarım,
Türkiye ve Türk Milleti olarak Türk Dünyasının bağımsızlığını pekiştirmeye ve dilde-fikirde-işte birlik hedefini gerçekleştirmeye yoğunlaşmamız, bu hedef doğrultusunda politika geliştirmemiz gerekirken Türkiye’nin Türklüğünü tartışmaya zorlanıyoruz. Hâlbuki Allah’ın bir lütfu olarak 1000 yılda bir nasip olacak geniş Türk Dünyasının bağımsız olduğu bir dönemde yaşıyoruz. 7 bağımsız devleti ile büyük bir siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri bir güç potansiyeline sahip Türklerin birliğini inşa etme heyecanını duymamız gerekir. Bu yönde atılan cılız adımlar büyük adımlara dönüşmelidir. Türkiye’nin bölünme korkusunun ilacı Türklük ekseninde büyüme ülküsüdür.
Bugün Musul-Kerkük’ü, Karabağı, Doğu Türkistan’ı, Balkan Türklüğünü, Kırım Türklüğünü, Halep Türkmenlerini unutturmaya çalışıyorlar. Anadolu Türklüğü olarak, Balkan Türklüğüne, Kıbrıs Türklerine, Musul-Kerkük-Halep Türkmenlerine, Karabağ ve Tebriz Türklerine sahip çıkmalıyız. Türk dış politikamızın temel ekseni Türkçü olmalıdır. Eğer Türklük kuvvet kazanırsa tarihte olduğu gibi bütün İslam ülkeleri ve mazlum milletler de kuvvet kazanacaktır.
Yüce Türk Milleti,
Biz Türk milliyetçileri var oldukça son nefeslerine kadar Atatürk’ün ifade ettiği gibi tarihte Türk olan vatanımızın ebediyete dek Türk kalmasının teminatı olacaktır. Milletler mücadelesi olarak akıp gelen tarihin bu asrını yine Türk asrı olarak inşa edeceğiz. 100 yıl öncesinde Gaspıralı İsmail’in hedefi olan Türk Dünyasının dilde-fikirde-işte birliğini kuracak, ecdadımızın omuzlarımızayüklediği bu ağır mesuliyetin gereğini yine onlardan aldığımız kudretle başarıyla gerçekleştireceğiz.
3 Mayıs Türkçülük gününüzü kutluyor, başta büyük önder ATATÜRK olmak üzere Türk Milliyetçiliğine hizmet etmiş, çilesini çekmiş bütün büyüklerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
Ne Mutlu Türk’üm diyene!