Türkocakları Isparta Şubesinin organize ettiği”Dünden Bugüne Suriye ve Irak Türkmenleri” paneli yapıldı. Panele Burdur Türkocağı Başkanı, M. Akif Ersoy Üniversitesi Öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Mustafa Kılınç başta olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluş başkan ve yöneticileri, SDÜ Öğretim üyeleri ve öğrencileri ile yoğun bir halk katıldı. Çanakkale, Kurtuluş savaşı ve ülkemizin Güneydoğusundaki terör eylemlerinde şehadete ulaşanlar ile Misakı Milli sınırlarımız içindeki Suriye ve Irakta baskıcı Saddam ve Esat rejimlerinde yaşamalarına müsaade edilmeyen Türkmen kardeşlerimiz için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleşti ve İstiklal Marşımız okundu. Açılış konuşmasında şube başkanı Op. Dr. Levent Başyiğit “Türkiye dışındaki Türkleri bize Başbuğ Alpaslan Türkeş anlattı. Musul, Kerkük, Üsküp, Hocalı’yı, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistanı biz ondan öğrendik. 4 nisan 1997 de hakka yürüyen Başbuğumuzun aramızdan ayrılmasının üstünden 17 sene geçti. Onu her geçen gün daha çok arıyoruz, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Sevgili Türkocaklılar, Kıymetli Misafirlerimiz. 2 gün önce yani 25 Mart hem sevinçli hemde üzüntülü bir gün. Üzüntülüyüz zira Ülkü Ocakları Eski Genel başkanlarımızdan, Türk Milliyetçisi, Ülküdaşım Muhsin Yazıcıoğlu’nu hala ne olduğu sır olan bir helikopter kazasında kaybedişimizin 5. seneyi devriyesi. Muhsin başkanımıza Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Sevinçliyiz çünkü Türklüğün, Türk Milliyetçilerinin, Türk Milletinin kutup yıldızı olan Türkocaklarının 102. kuruluş yılı. Bir asrı aşkın zamandır Türkocakları; Türk Milletini Karanlıktan Aydınlığa çıkarmaya çalışan bir Milli mektep, Büyük Atatürk ile birlikte Cumhuriyetimizin fikri ve felsefi temelini oluşturan bir Milli sivil toplum kuruluşu olarak faaliyettedir. Çalışmalarımız 102 yıl önceki ilk günkü gibi heyecanla ve inançla devam etmektedir”dedi. Günün anısına hazırlanan hediyelerin panelistlere sunulmasından sonra başkanlığını SDÜ Öğretim üyesi, İİBF Uluslararası ilişkiler bölüm başkanı Doç. Dr. Timuçin Kodaman’ın yaptığı, Suriye Demokratik Türkmen Hareketi kurucusu Tarık Sulo Cevizci ile Irak Türkmen Cephesi Türkiye temsilcisi Dr. Hicran Kazancı’nın Panelist olarak katıldıkları”Dünden Bugüne Suriye ve Irak Türkmenleri”konulu panele geçildi. Özetle şu görüşler dile getirildi:
Türklerin, Suriye coğrafyasında bulunmaları çok eskilere dayanmaktadır. Yönetsel olarak da son bin yıldır bu bölgede bulunmaktadırlar. Bu varlık, güç olarak Horasanlı Ebu Müslim ve yönetsel olarak Tolon Oğullarıyla başlamış, İhşidiler, Selçuklular, Zengiler, Eyyübiler, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Memlüklüler ve Osmanlıyla devam etmiştir. Biz Suriye Türkleri olarak, Suriye’nin ve Türkiye’nin milli mücadelesinde çok katkılarda bulunduk ve bu uğurda yüzlerce şehit verdik. Biz Türkler olarak, bu topraklara huzur, barış ve adalet getirmek için kendimizi ve canlarımızı feda ettik ve Dini İslam’ın yüz yıllardır sancaktarlığını yaptık. Geçmişte Moğollara, Haçlılara karşı ve 20. y. y. Batı sömürgesine karşı mücadele verdik ve bu düşmanlar ve haydutları bu temiz ve nezih vatandan sürdük.
Milli devletin kurulmasında büyük çabalar sarf ettik ve devletin kurulmasında rol aldık. Canımızı ve malımızı feda etmede hiçbir kusur bırakmadık. Kuruluşuyla birlikte ülkenin şekillenmesinde katkılar sağladık. Fakat dış güçlerin müdahalesi ile birlikte ülkede darbeler dönemi başladı. Bu süreç, iktidar kavgasına dönüştü, yani fitne dönemi başladı. Böyle olunca da Türkler, yönetimden uzaklaştırıldı. Kendimiz bu kavgada yer almak istemedik. Türklerin ülkenin yönetiminde uzak kalması ülkenin birçok yönden eksik kalmasına sebep oldu. Sadece Türklerin değil diğer gruplarında dışarıda kalması, ülkenin tek tipleşmesi ve tek boyutlu hale gelmesi büyük bir hata idi. Gelinen süreçte tüm grupların milli birlik çatısı altında ülkenin kalkınması, özgürleştirilmesi ve adaletin tesisi için yönetime iştirak etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde tepeden inme, halktan yoksun bir ıslahat hareketi kaynayan kazanı ve öfkeyi dindirmeyecek ve huzur tesis edilemeyecektir.
Türkmenler;1923’ten bugüne kadar hep haksızlığa uğramışlardır. Bu sürede sırasıyla; 1924 (Ermeni katliamı) İngiliz ordusunda olan Livi askerlerinin yaptığı katlıam. 1936 toplu sürgün. 1946 Gavur bağı katlıamı. Ve 1959 büyük Kerkük katlıamı ki; o trajedik olayda annem, ben ve kardeşim vurularak birimiz şehit, birimiz gazi olmamıza sebep oldu. Baas kıyımı başlayınca da yüzlerce şehit özelikle de 1980 lider kadrosu idamları. Kendimi tanıyalı bu haksızlara karşı ben ve arkadaşlarımla beraber hep karşı çıktık ve Türkmelerin hakkını savunup durduk. Bu uğurda ikinci şehidimi verdim, 11 defa tutuklandın hapse ve işkenceya tabi tutularak, üç yıl Kerkük’ten sürüldüm. Ve 1992- 2003 kadar da bağımsız olarak ben ve arkadaşlarımla beraber yurd dışında Türkmenleri kendi insiyatıfımızla hummalı olarak geceli gündüzlü Türkmenlerin hukukunu en iyi şekilde temsil etmeye çalıştık. Önce dernek, sonra da Türkmen meclisi kurduğumuzda kıyametler koparıldı. Bize karşı düşmanca cephe alındı. Yurd dışı, muhalefet toplantılarına katılmalarımız engellenmeye çalışıldı ama, muvaffak olamadılar, çünkü biz haklıydık. Dost görünen düşmanlardan daha fazla bizi yok etmeye çalışan bazı bağımlı sözde Türkmen adına kurulan kurumlardan fazlasıyla uğraşmak mecburiyetinde kaldık. Hür olan bu ekip hep dışlandık ve suçlu ilan edildik. Çünkü sadece Türkmenlerin çıkarı neyse onu göz önünde tutarak uğraş verip hiçbir kimseye, kuruma baş eğmedik, el etek öpmedik, mansip peşinde koşmadık. Hiçbir zaman zalime destek, işbirlikçi, yabancı istihbaratların kuklası olmadık. Nerede bir haksızlık varsa herkesten önce karşı durduk. Bugüne kadar gelip geçen iktidarların hiçbiri ile de barışık olmadık. Çünkü gelen vurdu giden yakıp yıktı. Hiçbir güce de boyun eğmedik. Umutluyum gün gelir, zorbalar kalmaz gider. Gün gelir yinede güneş Kerkük dağlarından ışıl ışıl doğar, rüzgar tertimiz esip kerkük’ün samasından o kirli havasını temizler. Petrolun domanı bizleri bir daha kirletmez. Ve o zalim vahşi Emperyalistleri boğup geldiklerine pişman eder, İnşallah. Suriye’de, Irak’ta ki Türkmenler, Dünyanın diğer bölgelerinde ki Türklerin olduğu gibi yüzünü Türkiye’ye çevirmiş, sadece ondan yardım ister ve beklerler. Türkiye Cumhuriyeti varsa biz Suriye ve Irak Türkmenleri, Dünya Türklüğü var. Yoksa bizim yaşam hakkımız kesinlikle söz konusu değil.
Daha sonra katkı, soru – cevap şeklinde devam eden proğram, büyük bir dikkat ile takip edildi ve 2 saat sürdü.