30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçiminin Değerlendirmesi
2014 mahalli idareler seçimi resmi olmayan sonuçlara göre “AKP %45.6 ile 18 büyükşehir 30 il 559 ilçe 145 belde, CHP %27.8 ile 6 büyükşehir 8 il 160 ilçe 17 belde, %15.2 oy alan MHP 3 büyükşehir (Adana, Mersin, Manisa) 5 il (Kars, Karabük, Bartın, Isparta ve Osmaniye) 106 ilçe 27 belde, BDP/HDP %6.1 ile 2 büyükşehir 8 il 67 ilçe 11 belde, SP %2 ile 8 ilçe 10 belde, BBB %1.1 ile 5 ilçe 1 belde, DP %0.4 ile 7 ilçe 1 belde, DSP %0.2 ile 2 ilçe 2 belde, TKP ile ÖDP %0.0004 ile 1’er ilçe ve Bağımsızlar %0.4 ile 1 büyükşehir 2 ilçe 1 belde kazandı. Seçime katılan diğer partiler ise (İP, HUDAPAR, BTP, HEPAR, HAKPAR, LDP, MP, DYP, YURTP, TURKP, HKP, MYP, GP, EMEP, AP)ciddi bir varlık gösteremedi. 26 partinin katıldığı, seçmen sayısının 52.710.730 olduğu, 46.682.726 kişinin oy kullandığı, 6.028.004 kişinin sandığa gitmediği, 44.875.292 oyun geçerli 1.807.434 oyun geçersiz sayıldığı bu seçimde; 7.835.438 kişi oy kullanmadı veya oyu geçersiz sayıldı, sandığa gitmeyen %11.43 ve oyu geçersiz sayılan %3.43 ile beraber temsil edilmeyen oy oranı %14.86 oldu ve yaklaşık her 6 seçmenden 1’i temsil edilmedi.
17 Aralıktan sonra gündeme düşen yolsuzluk tapeleri nedeniyle yıprandığı halde gücünü koruyan ve Türkiye’nin her bölgesi ile toplumun tüm kesimlerinden oy alan AKP’nin başarısında; iktidar nimetleri ve belediye imkânları ile sermaye ve medya desteğinin yanında “Genel Başkan’ın toplumda kabul gören liderlik faktörü, halkta ‘askeri ve yargı vesayetini kaldırdığı, paralele devletle mücadele ettiği, YÖK reformu yaptığı, başörtüsü sorununu çözdüğü, büyük bir değişim ve dönüşüm hamlesi gerçekleştirdiği ve demokratik sistemi geliştirdiği’ algısı yaratması, heyecan veren projelerle insanlarda umut uyandırması, yerel ve genel medyada kurulan tekel ile toz pembe bir tablo yaratması, üç dönem tek başına iktidarın sağladığı imkanlarla profesyonel bir seçim kampanyası yürütmesi, belediyecilik hizmetlerinde başarılı olarak kazandığı yerleri koruması, daha önce hizmet gitmeyen yer ve kesimlere yaptığı yatırımlarla (mahallelerde kültür merkezleri ve emekli evleri ile park-bahçe-spor ve oyun alanları, köylerde yol ve altyapı ile fırın ve konaklar) kamuoyu desteği alması, sağlık hizmetlerinde iyileştirme sağlaması, duble yollarla ulaşımı kolaylaştırması, Marmaray ile trafiği rahatlatması, hızlı tren seferleri başlatması, hava yolu ulaşımını il bazında halka indirmesi, tapu-nüfus-maliye vb. resmi kurumlarda yapılan işlemleri hızlandırması, teknoloji ve iletişim imkanlarını gelişmiş ülkeler gibi artırarak bilgisayar ve cep telefonu kullanımını yaygınlaştırması, seçimleri kazanamazsa ‘siyasi-ekonomik-sosyal istikrarın bozulacağı, yiyecek-giyecek-yakacak-yeşil kart-para vb. yardımların kesileceği ve uzun vadeli kredilerle ev-araba alınan hayatın biteceği” söylemini yayması, oylar bölünürse CHP gelir diyerek ve MHP ile CHP’nin ittifak yaptığını söyleyerek muhafazakar kitleyi yanına çekmesi, MHP’ne gidebilecek oyların bir kısmını SP ve BBP gibi Milliyetçi-Muhafazakar Partilere kanalize etmesi, iyice erozyona uğrayan DP ile SP tabanının desteğini alması ve merkez sağa iyice oturması” etkili oldu.
Bu seçimlere asılan, medya ve sermaye desteği olan, geçmiş dönemlerde ki laiklik vurgusunu azaltan, rejim elden gidiyor sloganını bırakan ve sağdan aday göstererek tüm sosyal kesimlere inmeye çalışan CHP’nin; ne yaparsa yapsın %65’lik merkez sağ seçmenin oyunu alamadığı ve büyük şehirlere, gelişmiş illere, kıyılara, modern-eğitimli ve zengin kesimlere sıkışarak %30 bandını geçemediği görüldü. Sosyal demokrat ve halkçı olduğunu iddia eden, fakat toplumun temel problemleriyle ilgili ciddi bir söylem geliştirmeyen CHP, ülkenin tüm bölgelerinden ve halkın tüm kesimlerinden yine oy alamadı. Ancak ülkenin eğitim düzeyi ve gelişmişlik seviyesi arttıkça, güçleneceği de anlaşıldı. Çok partili hayata geçişten bugüne halkın önüne “cumhuriyet tehlikede, laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor” söylemiyle çıkan CHP, bu seçimde de kampanyasını “hırsız var” sloganına dayandırdı ve yine başarısız oldu. Elbette 17 Aralıktan sonra gündeme düşen tapeleri muhalefet partilerin kullanması doğaldı. Ancak sadece iktidar partisini eleştirip yolsuzluk üzerinde durmak yerine; kendi hedef ve projelerini anlatıp, şehirlerin altyapı eksiklikleri ile ülkenin işsizlik ve yoksulluk gibi ciddi meselelerine çözüm getirseydi; daha iyi sonuç alabilirdi.
MHP 2009 mahalli idareler seçimi il genel meclislerinde %16.1 oy almış ve 1 büyükşehir, 9 il, 127 ilçe ve 348 belde kazanmıştı. 2014 seçimi il genel/belediye meclislerinde %17.63 alarak oyunu %1.53 artırdı, fakat “beldelerin azalması, büyükşehirlerin artması ve bütün şehir yasasının etkisiyle” 2 il, 21 ilçe ve 321 belde kaybetti. %45.33 aldığı Kastamonu’yu %0.41 farkla, %31.6 aldığı Balıkesir’i %8.2 farkla ve %36.3 aldığı Gümüşhane’yi %21.2 farkla AKP’ne devretti. %42.4 aldığı Iğdır’ı %1.80 farkla BDP’ne, %46 aldığı Kütahya’yı %2.9 farkla AKP’ne kaptırdı. En kötüsü %4 aldığı İstanbul’da HDP’den sonra 4. parti oldu. MHP 41 ilde %20 eşiğini geçti, 25 ilde %10 barajını aştı ve 15 ilde (İstanbul, Rize, Diyarbakır, Bitlis, Bingöl, Mardin, Batman, Şırnak, Hakkari, Siirt, Şanlıurfa, Muş, Ağrı, Van, Tunceli) baraj altında kaldı. Yani Güneydoğu’da ciddi bir varlık gösteremedi. Ancak Afyon, Aksaray, Amasya, Bayburt, Bilecik, Çankırı, Düzce, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kahraman Maraş, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Kilis, Konya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Samsun, Tokat, Uşak ve Yozgat illerinde (Orta Anadolu’da) AKP’den sonra 2. parti oldu. Yani ülkenin tüm bölgelerinden ve toplumun tüm kesimlerinden oy alamadı. Genellikle küçük ve az gelişmiş iller ile milliyetçi- muhafazakâr kesimler ve orta direkten oy aldı.
MHP; İstanbul-Ankara-İzmir gibi büyükşehirlere kamuoyunun yakından tanımadığı adaylar koyduğu, seçim kampanyasını AKP’nin yolsuzluklarına dayandırdığı ve medya ile sermaye desteğinden yoksun olduğu için; Türkiye’yi 2 partili sisteme taşımak isteyen iç ve dış güç odakları ile çıkar çevrelerinin yönlendirmesiyle basın ve sosyal medyada çıkan “oylar şu illerde CHP’ne, şu illerde MHP’ne” haberlerinin etkili olmasına, oyların CHP’ne kaymasına ve merkez sağ seçmenin kendisinden uzaklaşmasına engel olamadı. CHP ile seçim ittifakı yaptığı imajını yaratan kampanyanın etkisi kırılamadı; bu yüzden konjonktürden dolayı kendinden beklenen başarıyı elde edemedi, üye sayısını artıramadı, seçmen tabanını genişletemedi, halkın önüne umut uyandıran projelerle çıkamadı, 1999 genel seçiminde aldığı %17.98’u geçemedi, %20’lik kritik eşiği aşma fırsatını kaçırdı ve genel seçimlerdeki iddiasını arttıramadı.
Etnik temelli politikaları ile kutuplaşmalara neden olan ve terör örgütü ile ilişkileri nedeniyle meşruiyeti tartışılan BDP/HDP “ana dilde eğitim, öz savunma gücü, demokratik özerlik vb.” ayrıştırıcı talepleri nedeniyle toplumu ürküttü, tüm sosyal kesimlere inerek herkesi sevgiyle kucaklayamadı, bir bölgeye hapsolan yapısında değişikli olmadı ve oyunu artıramadı. Bölge halkının demokratik iradesini serbestçe ortaya koyması sağlanırsa, bundan sonra daha gerilemesi de muhtemeldir.
2011 genel seçiminde AKP 21.466.356, CHP 11.147.736, MHP 5.575.993, BDP 2.826.031, SP 535.599 ve BBP 315.997 oy almıştı. 2011 ile 2014 seçimleri mukayese edilince; MHP İl Genel/Belediye Meclislerinden aldığı 7.819.000 oy (%17.63) ile 2.243.007 arttı, CHP 11.347.000 oy (%25.59) ile 199.264 arttı, BDP/HDP 3.000.000 oy (%6.61) ile 173.969 arttı, SP 1.242.000 oy (%2.77) ile 706.401 arttı, BBP 708.938 oy (%1.58) ile 392.941 arttı, AKP ise 19.198.000 oy (%43.32) ile 2.268.356 düştü. (Diğer partiler %1’in altında kaldı.) Genel seçim olsaydı AKP 324, CHP 141, MHP 84 vekil çıkartacaktı. (2011’de AKP 327, CHP 135, MHP 53 vekil çıkarmıştı.) Seçmen sayısının arttığı, 2011’de geçerli oy 42.973.000 iken 2014’te 44.869.507 olduğu ve fazladan 1.896.507 kişinin oy kullandığı bu seçimlerde; AKP bayağı düştü, CHP ile BDP yerinde saydı, SP ile BBP arttı, MHP ise bir hayli yükseldi. Yani AKP tabanından MHP’ne kayma oldu ve Türk Milleti iktidara alternatif olarak MHP’ni öne çıkarabileceğini gösterdi.
Sonuç itibariyle “eğitim seviyesi artan, internet ile sosyal medyayı yoğun olarak kullanan ve basından ülke ve dünyadaki gelişmeleri dikkatle izleyen Türk Milleti’nin, bilgi çağında siyasetten beklentisi “kavga, eleştirme, sataşma, hakaret, tehdit, şantaj, korkutma, ayrıştırma, gerilim, kutuplaşma, kamplaşma, cepheleşme, çözümsüzlük ve tıkanıklık değil” sevgi dili, kardeşlik mesajı, birlik ve bütünlük vurgusu, demokratik hoşgörü, uzlaşma kültürü ve sorunun değil çözümün parçası olmaya yönelik yapıcı ve hizmet ağırlıklı bir siyasettir. İnsanların yarısının artık bir partiye eskisi kadar gönülden bağlı olmadığı ve körü körüne oy kullanmadığı, özellikle yerel seçimlerde partilerin hedef ve ilkeleri kadar adayların kimliği ve projelerinin de bir hayli önemli olduğu unutulmamalıdır.
Dolayısıyla Siyasi Partiler; 21. asrı doğru yorumlamalı, Türk Milleti’nin beklentilerine cevap vermeli, Türkiye’yi yetersiz bir temsili demokrasiden “gelişmiş ülkeler gibi” yarı doğrudan (katılımcı) demokrasiye geçirmeli, halkı “kanun teklifi, temsilcilerin azli, halk vetosu, referandum vb.” araçlarla egemenliğin kullanılmasına katmalı, hukuk devletine işlerlik kazandırmalı, temel hak ve hürriyetler ile bireysel özgürlükleri genişletmeli, düşünce-inanç-teşebbüs-örgütlenme-şiddet içermeyen toplantı ve gösteri yürüyüşü ile basın-yayın hürriyetleri ve sendikal haklara saygılı olmalı, parti içi demokrasiyi işletmeli, aday belirlemede ön seçimi zorunlu kılmalı, seçim sistemi ve partiler kanunu değiştirmeli, siyasi ahlak tasarısını çıkartmalı ve önümüzdeki seçimlerde etnik-dini-mezhepsel farklılıkları kaşımadan ve diğer partilerle polemiğe girmeden “daha yumuşak, sağduyulu, tüm sosyal kesimlerle barışık, halkın tümünü sevgiyle kucaklayan, toplumu kaynaştıran, proje ağırlıklı ve hizmet odaklı” bir seçim kampanyası yürütmeli, popülist ve nutukçu yaklaşımları bırakarak toplumun temel problemlerine çözüm üreten bir anlayışı benimsemeli, halkın önüne reel projelerle çıkmalı ve heyecan yaratan yeni atılımlarla toplumda umut uyandırmalıdır.
Aygutşat SELÇUK (21 Nisan 2014)