Geleneksel Cumartesi Sohbetlerinde bu hafta ESOGÜ Edebiyat Fakültesinden Sinem Karakütük “18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü ve Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ” konusunu anlattı. Sinem özetle şunlara değindi;
18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü
Kırım’ı ‘vatan’ yapan, yüzyıllardır burada diğer milletlere mensup topluluklarla bir arada huzur içinde yaşayan Kırım Türklerinin kaderi, Stalin canisinin 1927’de devlet başkanı olması ile değişmiş ve bu şekilde insan havsalasının alamayacağı zulümler, vahşetler başlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordusu Kırım’ı işgal etmiş, Sovyet yöneticileri, Alman başarısında en önemli etkenin ‘’Sovyet düşmanı ve onlara hiçbir zaman uyum sağlayamayan Türkler’’ olduğunu düşünmüşlerdir. Bundan sonraki katlediş planlarını ateşleyen sebeplerin başında da bu gelir.
Alman işgali altındaki halk, Stalin’ den sonra onları bir ‘kurtarıcı’ olarak görmüş, batılı kaynaklara göre Kırım Türklerinin bu sebepten ötürü yüzde onluk bir kısmı Alman ordusuna katılmıştır.
Sovyetler, sürgün vahşetinin sebebi olarak Kırım Türklerinin ‘’ihanet’’ içinde olmalarını göstermiş, lakin bu ‘yansıtılan’ sebebin arkasında başka bir planın olduğu kimi uygulamalar ile görülmektedir. Kırım’da tam hakimiyet isteyen Sovyetler, engel teşkil eden Kırım Türklerini buradan göndermenin yollarını aramıştır. Birinci adım olarak, Ruslaştırma politikası izlemişler, ikinci adım olarak da sürgün etmişlerdir.
11 Mayıs 1944’te Devlet Güvenlik Komitesi (GKO) tarafından çıkarılan ve altında Stalin’in imzası bulunan ‘’çok gizli’’ ibareli bir kararname ile Kırım Türklerinin Kırım’dan tamamen sürgün edilmesine karar verilmiştir.
Kırım Türkleri 18 Mayıs 1944’te gece vakti yataklarından kaldırılmış, silahlı Sovyet askerleri tarafından insanlık dışı uygulamalara maruz kalmıştır. Aç bir şekilde alanlarda bekletilen insanlar, yük ve hayvan vagonlarına tıka basa doldurulmuştur. ‘’ Ölüm katarları’’ ile yapılan bu uzun yolculuk, Kırım Türkleri için çok acı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Yol boyunca yaşanan açlık ve hastalıklar yüzünden yedi bin Kırım Türkü hayatını kaybetmiştir. Ölenlerin cesetleri yol kenarlarına atılmış, yakınlarını kaybeden insanlar, onlara karşı son görevlerini dahi yapamamışlardır.
Tüm bunların yanında geride kalan Kırım Türkleri, bir gemiye doldurulmuş ve gemi açıkta batırılmış, Kırım’da tek bir Türk dahi bırakılmamıştır.
İşte bu katliamlardan sonra başta Mustafa Cemiloğlu olmak üzere birçok kahraman Türk genci, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de dediği gibi, ihtiyaçları olan kudreti, damarlarındaki asil kanda bularak mücadeleye atılmıştır.
Nihayet vatan Kırım’a dönüş mücadelesi kazanılmış, böylelikle tüm dünyaya ‘ vatan mücadelesinin kutsallığı’ gösterilmiştir.