Eric Hoffer-Kesin İnançlılar (Çeviri-Erkıl Günur-İm Yayınevi)
Günümüzde birçok insan kendini gerçekleştirmek, toplumda daha kayda değer birisi olmak için kendisini belirli bir gruba, siyasi oluşuma, dini bir topluluğa atfetmek arzusu içinde bulunmaktadır. Bu kitapta yazarımız Eric Hoffer kitle hareketlerinin oluşumu ile ilgili sosyal incelemelerini kaleme almıştır. Nitekim Olive Prescott The New York Times’da yazdığı kitabın özgün düşünce alanında yazılmış ikinci eser olduğundan bahsetmiştir.
Kitabın amacı; toplumda yer etmiş bir grup, dernek, devrimci veya milliyetçi hareketler ya da dini grup ve oluşumlar; cemaatler, tarikatlar, dernekler, yardım kuruluşları gibi kitle oluşumlarının ortak özelliklerini toplumsal ve sosyolojik yönden incelemektedir. Bütün kitle hareketlerinin taraflarında yani kendisi için kesin inançlı gözüyle baktığımız tebaa da kendisini oluşum için feda etme ölümü göze alma durumu oluşturur.
Dört bölümden oluşan kitabımızda yazar ilk bölümde; kitle hareketlerinin çekici yönlerini insana cezbedici gelen taraflarını ve insanların böyle bir harekete nasıl yöneldiklerini konu edinmektedir. İkinci bölümde ise yazar toplumda buhran, sıkıntı veya rahatlık içinde bulunan birbirinden farklı özellikleri olan insanların aslında ortak bir kitleye mensup olup inanç değiştirmeye hazır kişiler olduğundan bahsetmektedir. Üçüncü bölümde birlikte hareket etme uğruna bireylerin kendi nefsinden nasıl feragat ettiği, bu fedakârlıkların nasıl arttırılacağı ve insanların nasıl bir kitle hareketi etrafında birleştirileceğini anlatmaktadır. Son bölümde ise yazarımız sonuç başlığı altında söz ustaları adı altında yazar, şair ve konuşmacıların toplumda nasıl rol oynadığını kitle hareketlerinin oluşmasında nasıl etkili olduklarını dile getirmektedir.
Kitabımızın bizlere anlatmak istediği, toplumdaki bütün oluşum ve hareketlerin insanları birliktelik ve kitle halinde hareket etmeye ve bunun için çeşitli gaye ve hedefler doğrultusunda hayatlarını ikame etmeye ve bu uğurda bireysel çıkarları düşünmemeye itmektedir. İnsanların kendi düşünce ve fikir üretmek yerine, onlara daha kolay gelen hazır düşünülmüş bir harekete mensup olup, o hareket uğruna kendi düşüncelerine yer vermeyip, sorgulayıp kendi zihniyle istişare etmeden kesin bir inançlı olarak söylenilenleri yapmaya yanlış veya doğru olabilmesi muhtemel şeyleri de kendisi bağlı bulunduğu kuruluş, kurum, oluşum adına uygulamaya devam etmede ve bu uğurda kendini nasıl feda edeceğini göstermektedir.
Sonuç olarak, toplumda zıt diye düşündüğümüz idrak ettiğimiz birbirine düşman oluşumların aslında ortak yönlerinin olduğu ve insanın kendi fikirlerine göre bir gruba ait olsa bile diğer karşıt bir grubun doğru olan taraflarını da yanlış görmektedir. Bizlerin yapması gerekenin beynimizi hiçbir hareketin tekeline vermeyip bizim adımıza düşünmeleri sağlamayıp kendi özgün fikirlerimiz doğrultusunda hareket etmemiz gerektiğidir. Toplumda bizim yapmamız gereken bir oluşumun mensubiyeti yoluyla değil, aksine kendi fikirlerimizle kelam etmemizdir. Toplumda asıl değerli ve kayda değer kişilerin özgün düşünce ve fikir dünyasına sahip olanlar olduğunu unutmamalıyız ve böyle bireyler olmayı hayatta kendimize düstur edinmeliyiz.
Nuri ÖZBEY
(Anadolu Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği)