CAM YÜZYIL

Orta Torosların dik yamaçlarından birinde, uçurumlar arasındaki keskin dönüşleriyle en ufak bir hız aşımında yüreği ağza getiren, hataya aman vermeyen çift şeritli bir yoldayız; zemin gevşek. Sıradaki dönüşün bizi nereye götüreceği konusunda net yargılar koyamıyoruz ortaya, yolun hemen yanından dimdik yükselen kayalar görüş doğrultumuzu tam karşımızla sınırlıyor, oysa eylem yön değiştiriyor.

Teknolojinin, onla eş zamanlı hareket eden bilinçsiz kullanımının ve değişen sosyal yaşantıların hâkimiyet sürecinin uğrattığı en keskin dönüşün meyvelerini toplayacağımız yıl olacak 2023. Son defa sokak ortasında üç beş taşı üst üste koyarak kale kurup maç yapabilmiş, bisikletle parkların bahçelerin keyfine varabilmiş, oyuncaklarıyla çay demleyebilmiş neslin suratına çarpan dijital gerçeklerin sonuçlarını okuyabileceğimiz yıl olacak. Kiminin büyük bir korkuyla kiminin devasa beklentiler içinde rahatlıkla yaklaşabildiği bu sonların neslinin yetişkinlikle mücadele verdiği yıl… Arkasındaki, futbol topu yerine oyun konsoluyla ter dökerek yetişen, “kalem”den önce “apple” kelimesini öğrenen neslin de gençlikle imtihanını seyredeceğiz.

Sağlam köklerle toprağa sarılmış kültürümüzün, yetiştirilme tarzından ve kontrol altına alınamayan, takip edilmesi dahi zorlaşan özgünlük kemirgeni gelişmelerle, özellikle son dönemlerde arkadan gelene aktarılma işleminin de aksamasıyla kavramsal değil dinamik bir aşınma sürecine girdiği oldukça belirgin; sürecin sonu ise kestirilemiyor. Rutine yerleşen ve artık garipsenmeyen erozyon, tepeden yeterince beslenmeyen genç, kültürün canlılığının korunması için -zaten zengin içeriğinin- güncelle daha da zenginleştirilmesini geciktiriyor; her unsurun yarış hâlinde olduğu günümüzde onu arkalara sürüklüyor. Üstelik bazı çerçevelerde doğal karşılanabilecek değişimin, çizgilerinden taşıp soyuta saldırması, varlığı illa yağlı boyayla tuvale dökülmüş hâlde araması birçok manevi unsurdan güç alan köklü kültürümüzün ağır hasarlar alma ihtimalini artırıyor. Zenginleştirme ve yaraları sarma aşamalarını güçleştiriyor.

2023, “madde bağımlılarının”, ortak iyi yerine “kişisel çıkarların”, aile toplantıları yerine iş dünyası dayatmalarının toplumumuzda yıldızının parlayacağı fotoğraflarla anılabilir. Özgünlüğün tamamen silineceğini, taklidin de layıkıyla yapılamayacağını öne sürebiliriz kolayca, ileri görüşlülük vasfına çok da ermiş olmasak da. Dünyada pek çok ülkeyi kasıp kavurmuş ve ortaya amaçsız kuşaklar bırakıp kaçmış benzer oluşumlar göz önünde bulunmasına rağmen Türkiye’nin bu yönde verdiği sinyallerin bile kritik olması da kuşkusuz köklü bir kültür, geçmiş yaklaşımlarında daha duygusal bir millet ve daha geç bir akıbet ekseninde şekilleniyor.
Yaşanmamış hiçbir şeyin raylarda iteklenemeyeceğini az çok tecrübe etmişizdir. Alt alta sıralanan maddeleri kötülerden ibaret listelerin de son sözünün “geri dönüşüm” olması kaçınılmazdır. Tahmin eden, tahminleri bizce kısmen olumsuza yorulan, istatistiğe tapmıyoruz, yardım alıyoruz yalnızca ve istatistiğe dökülemeyecek desenlerle örülü kimliğimiz her an her kalıbı yıkma potansiyelinde, bu kalıplara “Bizim zamanımız…” da dâhil.

2023’e, yıllardır unutulan raylı sistemlerin yeni atılımlarla zirveye oynayacağı, ulaşım ağının kapsamının büyüyeceği, ulaşım kalitesinin standartların üstüne vuracağı, artan üretimle ve kendi kendimize yetebilme parolasıyla başlattığımız uzun vadeli pek çok milli karakterli projeyle, genel anlamda sağlam ama her zamanki gibi iskelenin kıyısında tehlikeli adımlar eşliğinde gezinen bir ekonomiyle merhaba diyebiliriz. Teoriyle sığlaşan ve uygulamayla ufku açılmaya başlayan nitelikli çalışan kapasitemizi bireysel rekabetin de kızışmasıyla kat kat yükselterek daha güçlü bir konuma gelebiliriz. Toplumun, rekabetin, iş dünyasının, hatta dünyamızın çirkinleşmemesi, 2005’te “ayabalarla” haşır neşir olan Kerem’in 2023’te kendi deyimiyle “exchange” ile değil öğrenci değişimi ile yurtdışında öğrenim görüp ülkesine döndüğünde seviyeyi bir basamak daha yukarı çekmesi bizim elimizde.
En ciddiyetsiz anlarda dahi İstiklâl Marşı’nı duyduğunda üstünü başını düzelterek eşlik etmeye davranan gençlikten bütünüyle umudu kesmek, sabit bir karamsarlıkla uzaktan izlemek en büyük pişmanlığımız olabilir. Umut, büyük yol göstericinin de farklı bağlamlarda belirttiği üzere sürekliliğini kaybetmemesi gereken eylemlerimizden birisidir. Sistem, gence okul içerisinde peynir aratacak düzeyde deneyselleşmedikçe ve sarsılmadıkça en zor durumlarda farklı konumlardan imdada yetişecek standart dışı bireyler daima yetişecektir.

Cam yüzyılın bizim adımıza en çarpıcı günleri, şu an verdiğimiz ve önümüzdeki birkaç yıl içerisinde vereceğimiz kararların doğrudan yol açtıklarını işleyecek tarihe. Madde tüm kozlarını sürse dahi her alanı sarmak için gençliğin önüne, temelini kazımaya gücü yetmeyecektir. Gerekirse nesil, uzandığı madde ile soyutu ayıran bıçak sırtında dengede kalabilmek için sırtının oyulmasına izin de verecektir. “Orta”da devam eden gidişatımızı özüne doğru çekecektir, dileğimiz bu fiilini yeni bir can savaşına değin bekletmesin.