Konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL; büyük bir coşku ile, heyecan ile ve adeta vecd halinde takip edilen konuşmasında;
“Osmanlılar diyorlar ki bizi anlamak istiyorsanız eserlerimize bakın. O zaman onları çok iyi tarnırız. Fakat onlara da bakan yok. Onları da anlamaya çalışan yok. Saptırılmış dizilerden, yalan yanlış yazılmış bazı romanlardan Osmanlı öğrenilmeye çalışılıyor. Halbuki son 20 senede Türkiye’de yazılan doğru dürüst kaynaklar var. Onlara baksınlar. Şimdi ben bu bahsedilen dizinin neresini düzelteyim, saçma sapanlıklarla dolu, doğru bir tek teri yok. Açıkça Osmanlının temel değerleri iğfal ediliyor. Oysa sadece Osman Gazinin oğlu Orhan Gaziye yapmış olduğu nasihati doğru dürüst okuyabilsek, anlayabilsek, sadece o belgede Osmanlının devlet kurucu temel değerlerini görmek mümkün olur. Bu nasihatleri Osmanlının anayasası olarak kabul etmek mümkündür. Ve 7 maddeye indirgenir. Hâlbuki bizim anayasamız kalın kocaman bir kitap gibidir. Bana böyle bir konuda konuşma imkânı getirdiği için Eskişehir Türk ocağını ve Kanal 26 Yöneticilerine teşekkür ediyorum. Çok önemli bir vazife yapıyorlar.” Konuşması sık sık coşkulu alkışlarla kesilen ŞİMŞİRGİL konuşmasına, “ Osmanlıyı tanımak için Topkapı sarayını gezmek, haremi gezmek kâfi. Mehterini dinlemek, kadı sicillerindeki adil hükümleri takip etmek yeterli. Onsları tanımak için 300 – 400 yıl arası hakimiyetlerinde yaşamış ve bugün 40 tan fazla ülkeye bölünmüş devletlerin üniversitelerinde tarih bölümü öğretim üyelerine sormak yeterli. Osman gazinin Hocası Edebalı, damadı Osmanlının ilk hutbesini okuyan Dursun Fakıh, Orhan gazinin hocası Davudu Kayseri, Molla Güreni, Akşemseddin, zembilli, büyük alim Ebus suud efendi, Osmanlı bunların ilmiyle ve hükümleri ile devleti yönetiyordu, alime değer veriyordu. Osmanlının Divanında her zaman iki büyük alim vardır. Bunlar Anadolu Kazaskeri ve Rumeli Kazaskeri. Osmanlı bir İslam devletiydi. Kaynağını dinden alan hükümler ile devleti yönetiyordu. Sistemin temelinde tam bir adalet vardı. Osmanlı devletini yönetenleri, bu alimler yetiştirdi.” dedi.
ŞİMŞİRGİL; büyük bir coşku ve alkışlar ile karşılanan konuşmasının devamında; “Şehzadeler 11 yaşına geldiklerinde tam, kâmil, her şeyi bilen ve yorumlayan insan haline gelirlerdi. Ertuğrul Osman oğlusun, sakın babanı ve dedeni incitme, babana ve dedene saygılı ol. Oğuz Karahan neslisin, yani 42’inci göbekten ecdadını da hatırla. Onlara layık yaşa onları da unutma. Hakkın bir kenter kulusun, yani sakın bu saltana ve güce kanıp kibre kapılma, hakkın aciz bir kulusun. İstanbul’u aç gülzar yap. Yani İstanbul’u al ve bir gül bahçesi eyle. Fatih İstanbul’u aldıktan sonra dedesi Osman gazinin vasiyetini unutmuyor ve bir çiçek yetiştirene 500 akçe veriyor. Yani tarihini doğru bir şekilde biliyor. Bu sayede dünyaya hakim oluyor. İstanbul un fethi sırasında savaştan kaçanlar, İstanbul Türklerin olunca hepsi Osmanlının adaletine geri geliyorlar. Birde demokrasi diye Irak’ a girenlere bakın. İyilikler getiriyorlardı, hürriyet getiriyorlardı değil mi. Saddam tam bir zalimdi ama halk bu özgürlükçü ve demokrasiciler geldikten sonra Saddam’ı arar hale geldi. İşgalden bu güne kadar 2 milyon ölü, bir sürü kayıp, kadınlara tecavüzler daha neler neler. Irak kan bahçesine döndü. Osmanlı tarihi kadar yanlış anlatılan, yanlış yorumlanan bir tarih dönemi gösteremezsiniz. Osmanlı en fazla araştırılan bir devlettir. Adil bir devlettir. Asla anlımıza kara bir leke sürmemiş olan bir devlettir. İşte bakınız, altın çağ denilen Kanuni sultan Süleyman devrini ele aldılar ve buldozerlerle yıkıp geçiyorlar. Bu yanlışları düzeltmek tarihçilerin ne kadar vaktini alır bilemiyorum. Bu malum dizinin doğru olan tek bir karesi bile yoktur. Hiçbir gerçekliği yoktur. Ben böyle konuşunca bu dizinin danışmanı olan tarihçi Erhan Afyoncu beni aradı, bu kadar hakareti bana kimse yapmamıştı dedi. Ben de ona bu kadar iftirayı ecdadımıza kimse yapmamıştı dedim. Benim atama ve ecdadıma bu kadar iftirayı bu kadar hakareti hiç kimse yapmamıştı. Övünebilirsin kendinle dedim. Arkadaşlar, Osmanlı ne demişti; bizi anlamak istiyorsanız eserlerimize bakın. Kanunu 13 tane büyük sefere çıktı ve karşısına kaç tane ordu çıkabildi. 1526 da Avrupa 80 bin kişilik bir güç çıkardı ve Macarlarda 80 bin kişilik ağır zırhlı orduları ile çıktılar. 2 yıllık hazırlık, 2 aylık yol ve 2 saatte bir ordunun mahvedilişi derler mohaç meydan muharebesi için. Yani Kanuninin 36 yılının 15 yılı seferlerle geçti. Kanuni, sarayında yatmadı oturmadı. Kanuni, babası Yavuz Sultan Selimden 6,5 milyon kilometre kare toprak devraldı ve oğluna 14 milyon 800 bin kilometre kare toprak bıraktı. Kanuni nin çıktığı seferlerin en azı 7 ay, en çoğu 1.5 sene sürdü. Halbuki bu dizide Kanuni saray koridorlarında kadın kovalayan bir adam gibi anlatılıyor. Kanuni Seferden başını kaldırıp ta saraya dönecek vakit bulamamış, halbuki bu dizide Kanuni sadece kadınlarla sarayda yaşamış her gün başka başka kadınlarla bir şeyler yapmışta arada bir değişiklik olsun diye gezmeye gider gibi sefere gitmiş sonra hemen geri gelip tekrar kadınlara işret hayatına geri dönmüş gibi anlatılıyor. Şu diziye bakın ki daha babasının cenazesi kalkmadan adam hemen kadınlarla felan, şu diziye bir bakın. En sıradan bir Türk ailesinde bile daha babasının cenazesi kalkmadan hemen yan odada kadınlara olan bir kimse olabilir mi? Onun kızı bunun oğlu ile, bacısı bilmem kim ile, bizim aile hayatımız bu mu? Bu diziyi çevirenler kendi hayatlarındaki gayri meşru halleri ve iffetsiz yaşantılarını bu dizi ile millete yutturmaya çalışıyor. Ve sordum ki siz hiç mi Osmanlı tarihini araştırmadınız dedim. Dediler ki 3 yıl araştırdık Venedik arşivlerini bile didik didik ettik dediler. Hımm. Tamam, anlaşıldı dedim. Yani siz bu diziyi gerçek kaynağından değil de Osmanlının ve İslam aleminin düşmanı Vatikan’ın ağzından yazdınız. İyi ki 5 sene çalışmamışsınız dedim. Bakınız Kanuninin kaptanıderyası Barboros Hayrettin paşa, mimarı Sinan olan ve askeri ile sefere gittiğinde bir tarladan ve bahçeden geçtiğinde orduyu durdurup komutanlarını geri gönderip bahçeden bir tek meyve alınmış mı, bir tek çöpe zarar verilmiş mi diye baktırırdı. O geçtikleri bahçeden bir meyve alan veya bir tek çöpe zarar veren 100 deynek dayak yerdi ve ordudan atılırdı. İşte düşmanlarımız Kanuninin ordusundaki bu disipline de hayrandı. Şimdi böyle ahlak ve edep timsali olan ve Avrupalının bile takdir ettiği bir insanı alıp, haremde kadınlarla köşe kapmaca oynayan birisi gibi göstermek çok büyük bir iftiradır.” dedi.
Daha sonra soru cevaplara geçildi. Aşırı ilginin olduğu ve birçok sorunun sorulduğu konferansın sonunda Kanal 26 Yöneticileri ile Eskişehir Türk ocağı Başkanı Prof Dr. Nedim ÜNAL, konuşmacı Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL’e hediyeler verdikten sonra, ŞİMŞİRGİL kitaplarını İmzaladı, büyük bir izdihamın olduğu imza takdimi sonrasında halka açık konferanslarımızın ilki tamamlanmış oldu.