Bu haftaki Perşembe Sohbetimizde “Biyo-Çeşitlilik” konusuyla Bitki Islahçıları Alt Birliği (BİSAB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Vehbi Eser bizlerle oldu.Sayın Eser konuşmasında özetle şunları söyledi;
Ülkemizin zengin biyolojik çeşitliliği ve genetik kaynakları, üzerinde bulunduğu üç farklı bitki coğrafyasının (Avro-Sibirya, İrana-Turan ve Akdeniz) sağladığı avantajlardan kaynaklanmaktadır. Günümüzde ekonomik olarak üretimi yapılan bitki türlerinin %35’i bu bölgelerden dünyaya yayılmıştır. Başta buğday olmak üzere tahıllar, nohut ve mercimek, birçok yem bitkisi ve meyve türü bunlardandır. Ülkemizde zengin biyolojik çeşitliliğin ve genetik kaynakların korunması için iki adet tohum gen bankası (Ankara ve İzmir) kurulmuştur. Bu bankalarda 100.000’den fazla tohum numunesi muhafazaya alınmıştır.
Genetik kaynakların önemini anlatmak için bir örnek verelim. Buğdayda zarar yapan Rus Afidi, ABD’de 1986-90 yılları arasında 800 milyon dolar zarara neden olmuştur. Ülkemiz yerel çeşitlerinden alınan iki genle sağlanan dayanıklılıkla ABD bu zararın daha fazla büyümesinden kurtulmuştur. Bu ve benzeri özelliklere sahip genlerin bilinmesi ve kullanıma hazır hale getirilmesi ülkemiz ekonomisine çok önemli katkılar sağlayabilecektir.
Bir ülkenin gıda güvenliğinin sağlanmasında en önemli konulardan biri de tohumdur. Tohumun milli olması, ülke insanının sağlıklı beslenmesi bakımından önemlidir. Çünkü toplumların beslenme alışkanlıkları, kendi genetik yapıları ve biyolojik çeşitlilikle bağlantılıdır. Bu gerçekler göz önünde bulundurularak tohumun milli olması, sağlıklı bir toplum için neredeyse zorunluluktur. Bir atasözümüz bizim beslenme şeklimizi çok güzel ifade eder: “BUĞDAY İLE KOYUN, GERİSİ OYUN”.
Yerli ürünlerle beslenmenin önemine dair bir örnek verecek olursak, ülkemize 1960’lı yılların sonlarına doğru getirilen Meksika buğdayları ile ilgili yaşananlar çok çarpıcı olacaktır. Meksika buğdaylarının ülkemize gelmesi ile kimyasal gübre ve ilaç kullanımı artmış, verim yükselmiştir. Ancak 1990’lı yılların ortalarına doğru yapılan çalışmalarda çinko eksikliği ortaya çıkmıştır. Yerli buğdaylardan elde edilen ürünlerde çinko eksikliği olmazken tohumları doğrudan dışarıdan getirilen buğdaylarda bu eksiklik gözlenmiştir. Bunun giderilmesi için de çinkolu gübreler piyasaya sürülmüştür. Bu ve benzeri eksikliklerin yaşanmaması için yerel kaynakların kullanılmasının gerekliliği bir defa daha teyit edilmiştir.
Toplumlar açısından bu kadar önemli olan tohumculuk, özellikle son yıllarda büyük ticari değerlere ulaşmıştır. Dünyada ticarete konu tohumluk piyasasının toplam değeri 50 milyar doları geçmekte ve bunun %60’a yakınını 10 büyük uluslararası şirket kontrol etmektedir. Ülkemiz tohumluk piyasa değeri 1,5 milyar doları geçmiştir. Ülkemizde toplam 800 civarında tohumculuk firması bulunmakta olup bunların %90’ı yerlidir. Son yıllarda tohumculuğumuz çok gelişmiş yerli şirketlerimizden bazıları dünyanın 70 değişik ülkesine tohum ihracatı yapar duruma gelmiştir.
Ülkemiz insanının sağlıklı beslenmesi için tohumculukta yapılması gereken birçok iş vardır. Bunların başında özel sektör tohumculuk şirketlerimizin ar-ge alt yapılarının ve insan kaynaklarının güçlendirilmesi gelmektedir. Bunun için de birçok imkana sahibiz. Ülkemizde genetiği değiştirilmiş bitkilerin yetiştirilmesinin yasaklanması, zengin genetik kaynaklarımız, ilgili bakanlığın büyük ar-ge alt yapı ve diğer imkanları ve zengin insan kaynaklarımızın varlığı bunların en önemlileridir.
Yapılması gereken “MİLLİ” bir anlayışla sahip olduğumuz zenginlikleri bir bütünlük içinde kullanarak insanımızın sağlıklı beslenmesi için “MİLLİ TOHUMCULUK” sistemini daha etkin işler hale getirmektir.