Kıyıdaş ülkeler olan Rusya, İran, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan hukuki statü konusunda bugüne kadar genel bir anlaşmaya varmamış olsalar da Hazar’ın güvenliği, çevre konuları gibi konularda düzenli olarak toplanıyorlar. Nitekim, bunlardan en sonuncusu da bu hafta içinde Bakü’de dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılmış bulunuyor. Bu toplantıda taraflar Hazar’da güvenlik işbirliği konusunda bir taslak mutabakata vardılar.
Söylendiğine göre bu mutabakat ayrı bir kulvarda yürümekte olan hukuki statü müzakerelerine de katkıda bulunacak. Ancak bu katkının nasıl ve şekilde olacağını söylemek çok zor; zira hem güvenlik ve hem de statü konuları sürekli gelişmekte olan konular. İşte hem bu güvenlik taslak metni ve hem de diğer konular bu ayın 18’inde Bakü’de toplanacak olan devlet başkanları zirvesinde ele alınacak. Bu bakımdan bu zirve ve sonrası Hazar’ın geleceği konusunda önemli bir dönüm noktası olacak. Ancak daha önceki zirvelerde yaşadığımız gibi bu zirvede de özellikle hukuki statü konusunda önemli bir sonucun çıkmayabileceğini de şimdiden söylemek mümkün.
Hukuki statüsü konusunda sonuç alınamıyor, herhangi bir anlaşmaya varılamıyor; çünkü taraflar bugüne kadar savundukları pozisyonlardan vazgeçmiş, herhangi bir uzlaşma zeminine girmiş değiller. İran, pozisyonu konusunda en ısrarlı, en inatçı taraf olarak ortada duruyor. Bu ülke bugünün gerçeklerini bir türlü kabule yanaşmıyor ve hâlâ Hazar’ın statüsü için Sovyet döneminde yapılan iki anlaşmayı esas kabul ediyor. Bu anlaşmalar İran ile Sovyetler Birliği arasında 1921 ve 1940 yılında yapılan Hazar’ı iki ülke arasında paylaştıran genel anlaşmalar. İran, Tahran’da 3 yıl kadar önce yapılan son toplantıda bile bu anlaşmalara atıfta bulunmuştu. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, bunu da şu sözleriyle ortaya koymuştu: “… Hazar cumhuriyetleri yakın dönemde bağımsızlıklarını kazandıkları ve bunlar da Sovyetler Birliği’nin halefleri oldukları için Hazar’ın rejimi ve suları ilgili İran-Sovyet anlaşmaları hâlâ yürürlüktedir.” Bunları söyleyen Muttaki, aynı zamanda bu anlaşmaların hükümlerinin bugün için muhtemelen o kadar etkili olmadıklarına, bazı eksiklerin giderilmesi gerektiğine de işaret etmiş bulunuyor. İran’ın bu tavrı gerçekten bugünün gerçekleri ile hiç bağdaşmıyor. ‘Yakın zamanda bağımsızlıklarını kazanan’ denen Hazar cumhuriyetleri 1992 yılından bu yana bağımsızlar ve bu da yakın dönem falan da değil. Tabii İran, bu tavrıyla eski anlaşmalarla kazandığı haklarını gerçeklere rağmen hâlâ muhafaza etmek istiyor.
Rusya’ya gelince; bu ülke Hazar’ın milli sektörler halinde paylaştırılması gerektiğini savunuyor. Bunun da kıyı uzunluklarını temel alan esaslara göre yapılmasını istiyor. Bu olduğu takdirde, mesela Kazakistan yüzde 29, Rusya yüzde 19 hakka sahip olurken İran da sadece yüzde 13 ile yetinmek zorunda kalacak. İran şüphesiz bu 13’ü kabul etmiyor, bir çözüm olacaksa kıyıdaş 5 ülkenin yüzde 20 eşit hakka sahip olması gerektiğini söylüyor.
Hazar’ın hukuki statüsü işte bu bir türlü aşılamayan derin ihtilaflar yüzünden çözülmezken Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan kendi aralarında yaptıkları çeşitli anlaşmalarla kendi sektörlerini belirlemiş, bu sektörlerde çalışmalara başlamış bulunuyorlar. Bu durumda, Hazar’ın kuzey bölgesinde bir tür anlaşma sağlanmış bulunuyor.
Bu ay yapılacak zirvede bu durum ne kadar değişecek, önceden söylenemez, ancak bugüne kadar görülenlerden 4 kıyıdaş ülkenin İran’a rağmen kendi aralarında gittikçe daha çok anlaşma zeminine doğru ilerlemekte oldukları söylenebilir. Bu durum devam ederse İran elbette daha çok yalnızlaşacaktır. Bizi de her bakımdan ilgilendiren Hazar ile ilgili son gelişmeler bu şekilde. Bakalım zirveden ne çıkacak?
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1050141&title=hazar-zirvesine-dogru