Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, Türkiye, yangının içinde kalarak söndürülmesine yardımcı olamaz. Dış politikamızın Balkanlar, Kafkasya ve Türkistan coğrafyalarına daha çok eğilerek Ortadoğu’daki kayıplarını telafiye yönelmesi lazım. Türkiye, cepheden üzerine gelen yangın karşısında ayakta kalacak takati, kanatlarda güçlenerek bulabilir.” dedi.
Mısır’daki askeri darbeye halk direnmeye devam ediyor. Cuma günü yaşanan katliam, insanlık tarihine kara leke olarak geçti. Bu katliama verilen tepki ne yazık ki yeterince güçlü değil. En güçlü tepkiyi Türkiye verdi. Mısır’da bundan sonra ne olacak? Ortadoğu’da yaşananların nedeni ne? Batı’nın Ortadoğu’ya bakışı değişti mi? Tüm bunları Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur’a sorduk.
Mısır’da şiddet artık katliam noktasına ulaştı. Neler oluyor?
Yaşanan son katliamla birlikte Mısır, artan iç savaş riski altında eski polis devletinin tekrar tesis edilmeye çalışıldığı bir yola girdi. Katliamlar, olağanüstü hâlin ilan edilmesi, yaygın tutuklama furyası, askeri yargının protestocu sivilleri yargılamak için harekete geçişi, İhvan’ın kapatılmasının görüşülmesi… Çatışmaların derinleşerek yeni bir Cezayir dramının sahnelenmesi endişesini olayları izleyen herkes taşıyor.
SİSİ MÜBAREK OLMA YOLUNDA
Cezayirleşme ciddi bir tehlike. Kimse dur diyemez mi bu sürece?
Darbelerin bir iç mantığı var. Darbeciler, hukuku çiğneyerek suç işliyorlar. Hele elleri kana bulanmışsa, işledikleri suçlar yüzünden hesap vermemek için iktidarda kalmanın yollarını arıyorlar. Muhalefetin terörize edilip sistem dışına itilmesi ve siyasetin darbecilerin çıkarlarına uygun biçimde dizayn edilmesi temel hedef haline geliyor. Sisi, iktidarı kendisine destek veren liberal gruplar dahil kimseye devretmek istemiyor. Anlaşılan o ki; yeni bir Mübarek olarak doğmak için sistemi dizayn etmeye çalışacak. Yani, namlunun ucunda tüm Mısırlılar var.
BATI’NIN İSLAMOFOBİ KORKUSU
Batı neden tepkisiz katliama?
Batı’nın tavrında iki faktörün önemli rol oynadığı kanaatindeyim. Bunlardan ilki İslamofobi, ikincisi ise Ortadoğu hakkında değişmeye başlayan stratejik algı.
İlkinden başlayalım…
İslamofobi, Batı kamuoyunun Mısır darbesinin yarattığı vahşet manzaraları karşısında insani refleksler göstermesini engelliyor. Kamuoyu, Mısır’dan akan haber ve görüntüleri uzun bir zaman dilimi boyunca oluşmuş İslamofobik lenslerin ardından izliyor.
İkincisi…
11 Eylül sonrasında Batı’dan Ortadoğu’ya bakışın temel parametrelerini belirleyen stratejik çerçevelerde de değişim yaşanıyor. Ortadoğu’da demokrasinin yayılmasının Batı’yı daha güvenli kılacağı varsayımından vazgeçiliyor. Seçimle işbaşına gelen Batılı değerlerle mesafeli iktidarlardansa, kaos yaratacak biçimde iktidara uzanmış olsalar da Batılı değerlere daha yakın otokratların tercih edilmesi gerektiği fikri işleniyor.
Ne zamandan beri?
Bu değişimin, ABD’nin Libya Büyükelçisi’nin öldürülmesinin ardından, Obama’nın 2. Döneminden 1-2 ay önce başladığını tahmin ediyorum. İsrail ve Obama yönetimi arasında bu tarihlerdeki görüşmelerde -ki, Obama Netenyahu’ya hep mesafeli olmuştur- yeni bir uzlaşmaya varıldığını düşünüyorum. Bu uzlaşma sadece İran’la sınırlı kalmayıp, Ortadoğu’ya yaklaşımın temel parametrelerine uzanmış olabilir. Nitekim sonraki dönemde ABD politikalarında bir değişim yaşandı.
ÖZGÜRLÜKTEN GÜVENLİĞE
Nasıl?
Mısır’da darbeye karşı çıkılmayışının arkasında bu değişim var. Hakim kılınmaya çalışılan yaklaşım şu: Seçimle iktidara gelmiş olsalar bile radikal görüşler taşıyan iktidarlar Batı için tehdittir. Otokratlar seçimle iktidara gelmeseler, iktidara geliş biçimleri istikrarsızlık yaratsa bile tehdit değiller. Mısır’da darbeye darbe dememek de bu bakışın eseri. Ayrıca Mısır’ın Batı sistemiyle ilişkilerini kuran kesim ve kadroların ısrarlı lobi faaliyetleri, İsrail sağının ABD’den talepleri, Suudiler ve Körfez lobisinin gayretleri, Süveyş’in ABD bakımından önemi… gibi bir dizi unsuru da Mısır darbesini anlamlandırmaya çalışırken dikkate almalıyız.
TÜRKİYE SIKIŞACAK
Bütün bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiler?
Türkiye’yi kötü etkileyecek. Türkiye’nin Ortadoğu’daki stratejik ard alanı kapatılmış vaziyette. Yani şu andan itibaren biz büyük bir iç savaş coğrafyasına komşuyuz. Bu iç savaş coğrafyasında Türkiye’nin temsil ettiği eksen, iktidardan ediliyor ve Türkiye bölgedeki statüko bloğu tarafından artık bir tehdit olarak görülüyor. Parayı ve petrolü elinde tutan körfez sermayesi bundan sonra Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkisini bir tehdit olarak görecektir. Türkiye, yangının içinde kalarak söndürülmesine yardımcı olamaz. Dış politikamızın Balkanlar, Kafkasya ve Türkistan coğrafyalarına daha çok eğilerek Ortadoğu’daki kayıplarını telafiye yönelmesi lazım. Türkiye, cepheden üzerine gelen yangın karşısında ayakta kalacak takati, kanatlarda güçlenerek bulabilir.
Batı’da Türkiye’nin bölgedeki gücünü tehdit olarak mı görüyor?
Batı’daki ‘yeni akıl’ biraz böyle görmeye başladı. Geldiğimiz aşamada ABD politikasına yön veren akıl, Türkiye’nin gücünün ve etkisinin yayılmasını istemiyor.
İhvan’ın kapatılması konuşuluyor. Ne yapmalı İhvan?
İhvan, muhalefetini cuntanın çekirdeği ile sınırlamalı. Darbeye ilk başta destek veren kesimleri çekirdek cuntadan ayırmalı. Onları da ikna edecek kuşatıcılıkta bir siyasi yaklaşım sergilemeli. Bu strateji başarıyla uygulanabilirse; yaşadığı mağduriyet, cuntanın Mübarek dönemi uygulamalarına geri dönüşü gibi faktörler İhvan’ın halk desteğini zamanla daha da arttıracaktır. Bu halk desteğinin cunta karşısında iktidara tahvil edilebilmesi ise sandığın korunmasına bağlı. Mısır’da İhvan’ın temel hedefi siyaset zeminini yitirmeden direnişi sürdürmek olmalı.
Arap krallıkları da katliamın ortağı
Darbecileri sadece ABD değil Arabistan ve BAE de destekliyor. Onları nereye koyacağız?
Saydığınız ülkeler darbenin kıyıma dönüşmesinde de önemli bir rol oynadılar. O yüzden katliamın sorumlusunu arıyorsak Batı’dan çok bu aktörlere bakmamız lazım. Darbeciler İhvan’ın ‘varlığından’ rahatsızlar. Cunta şu anda Müslüman Kardeşleri bütünüyle ezmek istiyor. Suudilerin ve BAE’nin darbeyi destekleme gerekçeleri demokrasiden, toplumsal meşruiyetten korkmaları. Demokrasi, kendi iktidarlarının meşruiyeti bakımından tehdit olduğu için Mısır’daki darbeyi destekliyorlar. Bu ülkeler Mısır’da yeni bir Baas yönetimi istiyor. Yani Sisi’nin yeni Mübarek olarak sitemin tepesine oturacağı bir model. Kanlı olayların ardından Suudi Arabistan’dan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden yapılan açıklamaların, ‘terörle mücadeleyi destekliyoruz’ şeklinde oluşunun sebebi de bu.
Mısır’da kaos nasıl biter?
Bu kaosun durması kolay değil. Müslüman Kardeşler veya diğer aktörler başarısızlıkları yüzünden yenilip sistem dışına itilmiyorlar, şiddet yoluyla sistem dışına itiliyorlar. Bu kaçınılmaz olarak yeni şiddet dalgalarını doğuracak.
Mısır’la sınırlı kalır mı?
Kalmayabilir. Bu Tunus, Fas hatta Libya’ya da ulaşabilir. Benzer argümanların kullanıldığı, toplumsal hareketler görülebilir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi için birbirleriyle organizasyon düzeyinde doğrudan ilişkili olmaları da gerekmiyor.
Ortadoğu’nun kazananı Rusya
Rusya’nın Ortadoğu’da görünürlüğünün artması ne anlama geliyor?
Kan döktükçe sistemin normalleşmesi ihtimalinden daha da korkmaya başlayan Sisi’ye Batı’dan bir biçimde ihtar gelecek. O yüzden Sisi Rusya’dan uzatılan eli cazip bir çıkış yolu olarak görebilir. Cuntanın Moskova ile yakınlaşması Rusya’yı Süveyş’e indirecek bir jeopolitik deprem anlamına geliyor. Böyle bir ihtimal ufukta belirdiğinde ise ABD’nin darbe karşısındaki tutumunu kökten değiştirmesini beklemek kehanet olmasa gerek.
Aynı şekilde Arabistan da Rusya ile görüşmeye başladı
31 Temmuz’da Suud istihbaratının bir numaralı ismi geleneksel müttefiki Amerika’yı şaşırtan bir adım attı ve Rusya ile masaya oturdu. Prens Bendar, Moskova’da Putin’le 4 saat baş başa görüştü. Suudilerin Moskova’dan büyük bir mutlulukla ayrıldığı söyleniyor.
Ne konuşulmuş olabilir?
Yeni Orta Doğu düzeni konuşulmuş olabilir. Arabistan Batı’nın Mısır’da yaşanan katliamı bir şekilde eleştireceğini biliyor. İşte bu durumu dengelemek için ABD’ye Rusya kartı hatırlatılıyor. Kısaca Ortadoğu’da yeni bir otokratlar ittifakı kuruluyor.
Ortadoğu’da kazanan Rusya mı oluyor?
Rusya’nın Suriye krizinden bu tarafa geliştirdiği Ortadoğu politikası ve Mısır’daki darbenin ardından yaptığı hamleler, ABD’yi gerçekten kaygılandıracak cinsten. Moskova, yalnızca darbe yönetimine mali yardımda bulunabileceğini açıklamakla yetinmedi. Aynı zamanda Obama’nın Mısır’la yapılması planlanan askeri tatbikatı iptal ettiğini açıklamasının ardından askeri imkanlarını Mısır ordusunun erişimine açmaya hazır olduğunu ilan etti. Rusya, Suriye’deki sicilini de kullanarak Sisi’ye bir mesaj veriyor.
Nasıl?
Bir tarafta, 100.000’den fazla vatandaşının ölümüne yol açan çatışmalardaki sorumluluğuna rağmen BeşarEsed rejimini korumaya devam eden Moskova, diğer yanda ise artan katliamlarla birlikte ‘müttefiki’ Mısır’ı gerektiği düzeyde olmasa bile eleştirmeye başlayan Washington var. Cunta’ya, bu yolu ABD ile yürüyemezsiniz, Rusya size Amerikan ittifakının sağladığı askeri ve mali imkanları sunabilir, kaybınız olmaz. Üstelik ‘otokratlar kulübü’nde ağır insan hakları ihlalleri yüzünden bile eleştirilmesiniz deniliyor.
Yaşanalardan sonra demokrasi, sandık ne kadar anlı olur bölge için?
Mısır darbesinin onaylanmasının, Ebu Gureyb işkencelerinin yarattığına benzer etkiler doğuracağı anlaşılıyor. Bölge çok genç bir nüfusa sahip. Mısır’da yaş ortalaması 25. Bu kitlenin siyasi değerleri, dost/düşman algıları Mısır darbesinin verdiği mesajların gölgesinde şekillenecek. Önümüzdeki on yılda Ortadoğu’da kitleleri demokratik siyasetin erdemlerine ikna etmek hiç de kolay olmayacak…