(*) Bu başlıksız yazı merhum Dündar Taşer’in yarım kalmış son yazısıdır.

İstanbul’un vasıflarını en iyi temsil eden âbide, sanırım ki Çemberlitaştır. Hatta Çemberli taşın vasfı, İstanbul’a sinmiş de denebilir. Onu kimse inşa etmemiştir. Yaradan tek basma ve dimdik duran busütunu ezelden var etmiş, sonra ona uygun bir zemin olsun diye İstanbul’u yaratmıştır. Bana hep bu hissi verir.

İstanbul’da, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet devirlerinde çok binalar kurulmuş, mâbedler, saraylar apartmanlar yapılmış, onu kaybetmek, örtmek, sindirmek istemişler amma nafile. Hepsi insan eseri ve insana ramolmuş; sadece O, bağımsız, yalnız durmaya devam etmiştir.

O’nu yenmek için neler ve kimler uğraşmamış: Prenslerden biri, ona hâkim olmak için tepesine heykelini oturtmuş. Sütun, dünyayı sarsan bir hiddetle onu yere çarpmış, bu sarsıntı sonunda «Bosfor» (1) yarılmış. Onu örtmek ve sindirmek isteyen yapılar yerlere kapanıp af dilemişler. Zaman ve mekân, ruhuna nüfuz etmek istemişse de güç yetiremediği ortada. Zamanı itip, mekânı hükmüne almış, soğuktan yılar ve yalnızlığını terkeder diye buzlar, karlar, rüzgârlar elele verip saldırmış. O, müstağni ve mağrur tekliğini sürdürmüş.

Kalbini ısırmak, o yolla râmetmek isteyenler olmuş. Bir an, belki bir andan da az süren bir çarpıntı değişmesi olduğunu hisseder gibi, kalbini söküp dışarı atmış. Kalp, düştüğü yerde yeri çökertmiş, yıkmış ve yakmış. Karadeniz’in suları, Boğaz’dan geçip, o yangını söndürmek için çöken yerleri kaplamış, Marmara bu maceranın eseridir. Karadeniz halâ yanan ve yakan bu kalbi soğutmak için taze su gönderir ve Akdeniz, ısınmış sularını göklere saçar. O kalbe dokunurken tutuşanların alevini söndürmek için de, o bulutlar ağlar.

Çemberlitaş kalbini attığından beri daha zâlim ve gaddar olmuş, ruhunu saklamak ve içinin isteklerini dışa vurmamak için, iradesini çelik çemberler haline getirip dışarı sarmıştır.

Sanırım ki, kimse bu çemberlen söküp onun ruhuna eremez; fakat onun çevresinden de kaçamaz.

İstanbul fethedilmiştir, İstanbul’a hükmedilmiştir, tarih boyunca bir defa ve bir kişi tarafından da olsa, İstanbul ramolmuştur. Fakat Çemberlitaş varılmaz, erilmez ve alınmaz, benliği ile zamana, mekâna ve insana karşı direnişini sürdürmektedir.

(*) Bu başlıksız yazı merhum Dündar Taşer’in yarım kalmış son yazısıdır.

(1) Boğaz

Dündar TAŞER

BOZKURT DERGİSİ-SAYI:9