Nuri GÜRGÜR

           TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş 10 Ekim’de Gazi Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programındaki konuşmasında yeni anayasayla ilgili görüşlerini açıkladı. Kurtulmuş, Anayasa metninde “değiştirilemez” olarak nitelendirilen ilk dört maddeden 3. maddeyle ilgili şöyle diyor: “Devletin ülkesi olmaz, Devletin milleti olmaz. Bu metin Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”

           Yeni bir anayasa yapılması konusu siyasi iktidarın gündeminin en başında yer alıyor; iç siyasette buna uygun adımlar atılıyor, Meclis’te daha şimdiden gerekli çoğunluğu sağlamaya yönelik şaşırtıcı çıkışlar yapılıyor. Bir taraftan meselenin teknik ve taktik yanıyla ilgili ön hazırlıklar sürerken diğer yandan anayasada devletin temel esaslarını, ruhunu oluşturan maddeleri değiştirmeye niyetlenenlerin olduğu görülüyor. Siyasi İslâmcılar, etnikçi bölücüler, bazı liberal ve solcu kesimler devletin millî yapısını ve fonksiyonlarını belirleyen Anayasa’ya, dolayısıyla bizatihi Devlet’e Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ideolojik tercihlerinden ötürü daima karşı olmuşlardır.

           Sayın Kurtulmuş “devletin milleti olmaz” derken rahmetli Erbakan’dan tevarüs ettiği  “millî görüş” ideolojisini yansıtmış oluyor. Devlet ve millet biri politik diğeri sosyolojik varoluşsal temel olgulardır. Birini önemsemiş görünerek diğerinin gücünü kısıtlamaya kalkışmak her bakımdan yanlıştır, kasıtlı bir tavırdır. Milletin devleti olmadığı veya etkisinin bulunmadığı zaman nelerin olduğunu kendi tarihimizden biliyor, örneklerini günümüzde de yaşıyoruz.

           Numan Kurtulmuş ve aynı zihniyetten olanlar Doğu Türkistan’da yaşananları neden görmüyorlar? Yüzyıllardır tam anlamıyla ve bütün unsurlarıyla millet bilincine sahip olan ve bunu fiilen yaşayan 30 milyondan fazla Doğu Türkistan halkına soykırım uygulanıyor; dini, dili, kültürü Çinlileştirilmeye çalışılıyor. Çin son iki yüzyılda dört defa resmen kurulan Doğu Türkistan devletini her seferinde yıkarak millî direnci ortadan kaldırmasaydı bu facia yaşanır mıydı?  Sayın Kurtulmuş şu gerçeği görmek zorundadır; Devletin elbette ülkesi de vardır, milleti de vardır, bunlar yok sayılarak yok edilemezler.

           Filistin‘de olanları da bizim siyasal İslâmcılarımızın doğru okuması gerekiyor. 1948 yılında devletini kuran İsrail, bunu başaramayan Filistin halkına en vahşi yöntemlerle soykırım uyguluyor.

            Doğu Türk dünyası 15. asırdan sonra Rus ve Çin emperyalizmi tarafından ezilirken Batı Türklüğünün Osmanlı Devleti bünyesinde özgür ve bağımsız yaşamasının hikmetini Siyasal İslâmcılar keşke bir an olsun düşünseler. Kaldı ki millet olgusunu zikrederken bunu sosyolojik anlamıyla Türk milleti olarak değil kozmopolit ümmet kavramı tarzında tasavvur ediyorlar.

           Numan Kurtulmuş millî görüş safsatalarını kendine saklamalı, taşıdığı sıfatın, temsil ettiği makamın anlamına, tarihine yaraşır bir duruş sergilemelidir.