Nuri GÜRGÜR
Ötüken Yayınevi’nin millî kültür ve düşünce hayatımıza, edebiyat ve sanat dünyamıza hizmet amacıyla çıkardığı iki dergiden, Millî Mecmua’nın yeni sayısının “dosya konusu” Yusuf Akçura olmuş. 20.Yüzyıl başlarında Türkçülük ve Türk milliyetçiliği konularındaki yazılarıyla ve konuşmalarıyla öne çıkan, dönemlerinde yaşanan toplumsal, kültürel ve siyasal gelişmeleri etkileyen iki mütefekkirimizden biri olan Akçura’nın (diğeri Ziya Gökalp) etraflı şekilde incelenip anlatılması son derece doğru ve yerinde bir seçimdir. Çünkü özellikle günümüzde fikir ve düşünce dünyamızda görülen sığlaşmanın, tartışmalardaki avamileşmenin, yaygınlaşan diplomalı cehaletin etkisiyle fikir ve düşünce ortamında endişe veren bir kuraklık hüküm sürüyor. Akademik kurumların ve basının önemli oranda siyasallaşması, eleştirel seslerin kısılması, beyin göçünün yoğunlaşması sonucunda düşünebilme yeteneğimiz ufuklarımız hızla daralıyor. Bazı araştırmaların sonucuna göre Dünyada en az kitap okunan ülkelerden biri olarak görünüyoruz. Bu ortamda kitap yayınlamanın, dergi çıkarmanın ne kadar zor olduğunu elbette en yakından içerisinde yaşayanlar bilirler. Buna rağmen her türlü çilesine katlanarak ilkelerinden, hedeflerinden taviz vermeden, millî kültürümüze hizmet bilinci içerisinde bu işleri yapmakta olan ÖTÜKEN gibi az sayıdaki yayınevinin, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, Kubbealtı gibi kuruluşların çabalarıyla kuraklığın daha vahim boyutlara ulaşması kısmen de olsa engelleniyor.
Prof. Niyazi Berkes Akçuraoğlu için “Unutulan adam” diye yazmıştı. Millî Düşünce dergisinin bu sayısı Berkes’in tanımlamasının yanlışlığını gösteriyor, çünkü Yusuf Akçura kolayca unutulacak sıradan bir aydın değildir. Türkçülüğün Türk Milliyetçiliği fikrinin “mütefekkir” sıfatını her bakımdan hakkeden Türkler “millet” olarak var oldukça dünyaya ve olaylara milliyetçilik açısından bakan aydınlarımızın “başucu” kitapları arasında Akçura mutlaka olacaktır. Geçen yüzyıldaki Türkiye ve Türk dünyasındaki siyasal, sosyal ve fikri hareketleri inceleyecek akademisyenlerin başlıca kaynaklarından birini onun yazdıkları oluşturacaktır.
Kazan’da doğan (1876-1935) küçük yaşta geldiği İstanbul’da okuyan Yusuf Akçura, Harbiye’den kurmay subay olarak mezun olacağı günlerde, siyasi görüşlerinden dolayı Fizan’a sürülür. Buradan Paris’e geçen Akçura Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni dönem üçüncüsü olarak bitirir. Fransız ve Osmanlı aydınlarıyla görüşür, milliyetçilik, millet, modernleşme meseleleri gibi konularda görüşleri derinleşir. 1903 yılında Kahire’de yayımlanan “Üç Tarz-ı Siyâset-Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük” risalesi her dönemde ilgiyle okunan, tartışılan önemli bir incelemedir. Tekrar Kazan’a dönerek Rusya’daki Türklerin durumunu, aralarındaki sorunları ziyaretler yaparak yerinde görür ve inceler: örgütlenmelerini, faaliyetlerini destekler, teşvik eder. Gaspıralı İsmail Bey eniştesidir, birbirlerine yardımcı olurlar.
Meşrûtiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelir; ömrünün sonuna kadar bütün milliyetçi faaliyetlerin, kuruluşların içerisinde yer alır. Türk Yurdu dergisinin 1918’e kadar neşriyat müdürlüğünü yapar. Derginin milliyetçilik fikrinin sözcüsü haline gelmesini, Türk dünyasının her yerinde okunmasını sağlar. Millî Mücadele başlayınca Ankara ‘ya gelir, Mustafa Kemal’in yanında yer alır. Milletvekili olur. Türk Tarih Kurumu’nun kurucu başkanlığını yapar, ÖTÜKEN O’nun yazılarını, kitaplarını yeniden basarak hayırlı hizmetlerine bir yenisini daha ekledi.
Millî Mecmua’nın Akçura sayısında 14 makale ve Prof. Ahmet Kanlıdere ile yapılmış etraflı bir söyleşi yer alıyor. Kanlıdere Rusya’daki Türkler ve Yusuf Akçura hakkında yazdığı kitap ve makaleleriyle tanıdığımız değerli bir âlimdir. Bu söyleşisinde de Akçura’nın hem fikir ve düşüncesi hem de faaliyetleriyle ilgili önemli hususlara değiniyor. Makalelerde Akçura anlatılırken Ziya Gökalp ile aralarındaki bazı görüş farklılıklarına da değiniliyor.
Türkçülük ve Türk milliyetçiliği fikrinin en önemli köşe taşlarından biri olan Yusuf Akçura’nın etraflı şekilde anlatıldığı Millî Mecmua’da yazılanlara milliyetçi aydınlarımızın ve özellikle gençlerimizin gerekli ilgiyi göstereceklerini, alıp okuyacaklarını, kitaplıklarına koyma ihtiyacı duyacaklarını umuyorum.